Gündem

Milli Hassasiyetler Terör Örgütü ya da katil neden gülüyor?

Yazan: Mustafa Alp Dağıstanlı

Samsun emniyetinde bayrakla çekilen fotoğrafında Samast’taki endişe görülebiliyordu. İstanbul’daki fotoğraf ise nasıl yumuşak kucaklar tarafından sarmalandığını

Radikal’in bugünkü (5.08.2008) nüshasında, Hrant Dink’in katil zanlısı Ogün Samast’ın İstanbul emniyetinde çekilmiş bir fotoğrafı yayınlandı. Samast, montunun yakalarını kaldırmış, en sevimli haliyle gülerek poz veriyor.

Bu, yeni ortaya çıkan bir ibret belgesi. Daha önce, Samast yakalanıp İstanbul’a getirilirken Samsun emniyetinde, iki polis arasında, elinde Türk bayrağıyla çekilmiş fotoğraflarını görmüştük. O fotoğrafın çekildiği Samsun’dan şimdi ortaya çıkan fotoğrafın çekildiği İstanbul’a gelene kadar önemli bir değişim yaşanmış. Samsun’da çekilen fotoğrafta Samast endişeli görünüyor; belli ki bayrak eline tutuşturulmuş. Nasıl bir yumuşak kucağa düştüğünü henüz bilmiyor. İstanbul’daki fotoğrafta ise o yumuşak kucağı idrak etmiş. Hem Samast’ın hem de cinayetle uzaktan yakından ilgili bütün sanıkların duruşmalardaki fütursuz, şımarık davranışları da bu idrakin, o yumuşak kucağın göstergesi.

Ve bu pozun hangi ortamda verildiğini bir hatırlayın. Bütün siyasilerin, bütün bürokrasinin “menfur saldırı”yı kınadığı, sonuna kadar üzerine gidileceğini söylediği bir ortamda. Bütün bu zevatın tavrını yansıtan bir örnek olarak dönemin Adalet Bakanı ve hükümet sözcüsü Cemil Çiçek’in söylediklerini hatırlayalım: “Olayın aydınlatılması için hiçbir çabanın esirgenmeyeceğinin bilinmesinde yarar var.”

Aradan geçen zamanda pek çok şeyin esirgendiğini biliyoruz. Hrant Dink’in eşi Rakel’in Başbakan Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektuptan biliyoruz olayın aydınlatılması için pek çok şeyin esirgendiğini. Birçok kademede en azından ihmal var, ama etkili bir şekilde üzerine gidilemiyor bu yetkililerin. Gazetelerde bu tür ihmal ve sorumluluk haberleri çıkıp duruyor, ama bunlar herhangi bir sonuç vermedi şimdiye kadar; vereceği konusunda da büyük şüpheler var.

Ama katilin o gülüşü, bütün manzarayı daha iyi gösteriyor. Bir de tabii, bütün bu kepazeliklerden daha da rezil durumda olduğumuzu.

Bir düşünelim, Samast kime poz veriyor? Herhalde, önce topluma. Samast gibi, Yasin Hayal gibi, Malatya’daki korkunç cinayetleri işleyenler gibi, Abdullah Çatlı gibi … şahsiyetler yetiştirmeye hiç ara vermeyen, bunları bağrına basan, tepki göstermeyen, kendini temizleme çabasına girmeyen, her tür kullanıma amade pasiflikte yaşayan topluma bir poz. Yaygın bir suç ortaklığı halinde yaşayan topluma.

Siyasilere de bir poz tabii. “Devlet için kurşun atan da, yiyen de şereflidir” diyen Çiller’in temsil ettiği neredeyse bütün siyaset sınıfına. Ya da 6 Nisan 2005’te Trabzon’da TAYAD’lıları linç etme girişiminden sonra şu sözleri söyleyebilen Başbakan Erdoğan’ın temsil ettiği siyaset sınıfına: “Dün Trabzon’da olan olaylarda, tabii ki halkımızın hassasiyeti çok ama çok önemli. Halkımızın bu hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak herkes tavrını belirlemelidir ve halkımızın bu milli hassasiyetlerine dokunulduğu zaman, şüphesiz ki bunun tepkisi farklı olacaktır.” (http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2005/04/07/624218.asp)

Hrant katledildikten sonra bile, fikir özgürlüğünün boynunu vuran TCK’nın 301. maddesini cansiparane savunmaya devam eden CHP lideri Deniz Baykal’ın temsil ettiği siyaset sınıfına bir poz. (Bernard Shaw’un sözünü hatırlayın: “Katl, sansürcülüğün ekstrem biçimidir.”)

Ve tabii, bir cinayet şebekesi olarak da çalışan, darbe debelenmesi içindeki Ergenekoncuların avukatlığını canıgönülden üstlenen Baykal’ın temsil ettiği siyaset sınıfına ve toplum kesimlerine, kişilere verilen bir poz.

“Milli menfaat”i, bu toplumun tamamının ve her bir ferdinin menfaatini bertaraf ederek hukukun önüne koyan yargıya bir poz. Emniyet teşkilatına poz vermiyor, çünkü onlarla birlikte poz veriyor.

Durum, “derin devlet” veya devlet içine sinmiş Ergenekon yapılanmasından çok daha vahim; bunu kabul edelim. Hrant’ın katlinden birkaç kişi, birkaç örgüt, Ergenekon’a uzanan birkaç bağ, birkaç parti sorumlu olabilir; mahkeme sonucunu göreceğiz. Ama durum çok çok daha vahim.

İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Hrant’ın öldürülmesinden üç gün sonra “Cinayetin herhangi bir siyasi boyutu ve örgüt bağlantısı yok. Zanlı, milliyetçi duygularla cinayeti işlemiş” demiş, sonra “örgüt bağlantısı yok” sözlerini düzeltmişti: “Cinayetin siyasi boyutu ve örgüt bağlantısı araştırılıyor.” (http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=5818170&tarih=2007-01-22)

Bu bağlantıları göreceğiz, ama neredeyse bütün siyasilerin, bürokratların, kurumların, fertlerin toz kondurmadığı, her tarafı sarmış zehirli bağı görmeden, bu bağla ilgili bir şey yapmadan herhangi bir temizlik göremeyeceğiz: milliyetçi duygular, milli hassasiyetler…

Tabii, huzur da bulamayacağız. Çünkü Milli Hassasiyetler Terör Örgütü’ne kimse dokunmak istemiyor.

2 Yorum

Yorum yazın