Gündem

Ergenekon soruşturmaları TSK’ye güveni azalttı

Yazan: HaberVs

Habervs WikiLeaks’in yayımladığı belgelerde, 2003 – 2004 yıllarındaki darbe planlarıyla ilgili olarak yapılan 47 gözaltının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ve hükümete güveni arttırırken Türk Silahlı Kuvvetlere duyulan güveni azalttığı yazılıyor. 2003 – 2004 yıllarındaki darbe planlarıyla ilgili olarak 22 Şubat’ta polisin 47 emekli ve muazzaf subayı gözaltına almasından bahsedilirken olayla ilgili TSK ya da hükümetin […]

Habervs

WikiLeaks’in yayımladığı belgelerde, 2003 – 2004 yıllarındaki darbe planlarıyla ilgili olarak yapılan 47 gözaltının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a ve hükümete güveni arttırırken Türk Silahlı Kuvvetlere duyulan güveni azalttığı yazılıyor. 2003 – 2004 yıllarındaki darbe planlarıyla ilgili olarak 22 Şubat’ta polisin 47 emekli ve muazzaf subayı gözaltına almasından bahsedilirken olayla ilgili TSK ya da hükümetin bir açıklama yapmadığı kaydediliyor. Belgelerde bu tip darbe planlarının ortaya çıkmasının TSK için kötü olduğu ancak AKP’nin işine yaradığı, TSK’nın sessiz kalmasının da ya dönemin komutanlarının gerçek bir demokrasi istedikleri ya da AKP’nin ilk adımı atması için bekledikleri yolunda yorumlanıyor. Yorumlar bölümünde ise darbe planlarıyla ilgili “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” sözü verilerek kimi askerlerin geçmişte bu tür planlar yapabileceği açıklanmış. Ayrıca Başbakan Erdoğan’ın gelecek seçimlerin farkında olduğu ve tavrını da bu seçimlere göre sergilediği yapılan yorumlar arasında. Ordunun Gülen cemaatinin subaylar arasında sızmasından endişe ettiğine de değiniliyor ve bir Türk gazetecinin Amerikalı diplomatlara aktardığı bilgilere yer veriliyor. İsmi açıklanmayan Türk gazeteci Amerikalı diplomatlara, ordunun İslamcıları belirlemek için uyguladığı taktikleri şöyle anlatmış: Subayların çöplerini kontrol eden askeri müfettişler var. İçinde içki şişesi olmayan çöpleri tespit ediyorlar. Bazen da askeri liderler eşleriyle birlikte, ordu tesislerinde havuz başında düzenlenen partilere davet ediliyor. Bu partilere katılanların mayo giymesi bekleniyor. Dindar oldukları için gitmeyi reddeden kadınlar, kocalarının kariyerini tehlikeye atıyor.

İddianamelerde komplo

29 Ocak 2010 tarihli Ankara Büyükelçiliği’nden gönderilen notta ise Ergenekon soruşturmalarında komplolar olduğunu da anlatıyordu: “Başbakan Erdoğan’ın İslamcı eğilimli hükümetine karşı darbe planları haberleri 2007’den bu yana Türk medyasının gıdası oldu. Türkiye’nin en üst düzey subaylarının iddialara bir temel bulunmadığı yolundaki protestolarına karşın halkın giderek artan bir bölümü en azından ordu içindeki bazı unsurların AKP hükümetini düşürmek ya da zayıflatmak için komplo içinde olduğuna inanıyor. Darbe iddiaları, Ergenekon kovuşturmasını yapan ekip için yem olarak kullanıldı ve resmi iddianameler üst düzey emekli askerlere karşı komploları da içerdi. Bu iddiaların net sonucu askere karşı kamunun güveninde tedrici erozyon oldu. Balyoz iddianamesi hakkındaki son bilgiler, askeri personelin sivil mahkemelerde yargılanması yolunu açan anayasanın hazırlandığı zaman diliminde yayınlandı. İslamcı yanlısı medyanın alevleri körüklemesi ve Genelkurmay’ın her iddiaya yetersiz bir şekilde karşılık vermeye devam etmesi sonucu kamuoyu olayları daha az sorgular hale geldi, tıpkı askerler gibi. Bu, sivil-asker dengesini kendi lehine değiştirmek amacıyla Türk anayasasını değiştirmek için adımlar atmayı düşünen AKP’nin konumunu güçlendirmesine yardımcı oldu. Yine de AKP’nin kendi desteği geçen yıl boyunca önemli ölçüde aşındı.”

Ergenekon ABD’de olsaydı

Amerikan elçiliğinin Ergenekon ve diğer darbe soruşturmalarıyla ilgili raporları düzenli olarak Washington’a ilettiği, elçi James Jeffrey’in 2010 Şubat’ında gönderdiği raporda Ergenekon soruşturması hakkında şu yorumu yaptığı görülüyor: Tüm bunlar polis ve yargının gangsterane otoriter davranışları tarafından (toplumda, askerler dahil, galebe çalan eğilimleri yansıtarak) daha da kötü hale getirildi. Amerika’da bir savcı ya da bir polis müfettişi generalleri ziyaret edip ön sorgulama yapar. Karakola davet, hakların okunması, itham ve tutuklama sadece delil ve mahkemede kanıtlanabilecek dosyayla olur. Burada değil. Bir bilgiye sahip olduğundan şüphelenilse bile bir kişi polis tarafından götürülüyor, basın önünde rezil ediliyor. Bu hep böyle oluyor, şimdi en üst düzey rütbeli kişilere ve bu kişilerin arkadaşlarına uygulanıyor.

“İstesek tankları yürütürdük”

23 Mayıs 2007 tarihli ABD Ankara Büyükelçiliği’nden gönderilen 07ANKARA1258 sayılı notun konusu ise “Türk ordusu ve demokrasi” adını taşıyor. Notlarda ABD Büyükelçisi Rose Wilson, Müsteşarı Nancy McEldowney ve Genelkurmay 2. Başkanı Ergin Saygun arasında geçen görüşmenin tutanaklarını rapor etti. “e-Muhtıra” diye nitelenen ünlü 27 Nisan 2010 tarihli Genelkurmay bildirisi sonrasında TSK’nın yerli ve yabancı kontaklarına tam bir karartma uyguladığına dikkat çeken Wilson, Saygun’un bu sessizliği bozduğunu, “TSK’nın Türkiye’nin laik sistemini koruma sorumluluğuyla” konuştuğunu vurguluyor. Askerlerin çatışma istemediğini anlatan Ergin Saygun, ABD’li müsteşara, “İstesek tankları sokakta kolayca yürütebilirdik. Ama yapmadık” dedi. Saygun’un “Genelkurmay’ın AKP ile bir problemi yok” ifadesini de aktaran Büyükelçi Wilson, askerlerin tek zorluğunun, “radikal politikaların” istikrarı bozmasıyla ilgili olduğunu rapor etti. Wilson telgrafını şu yorumla bitirdi: “Süren siyasi dramada TSK’nın ne yapacağına ilişkin çok sayıda spekülasyon var. AKP’nin ağır suçlamalarla kapatılması girişimi ısıtılıyor. Sağduyulu gözlemciler taraflar arasında TSK’nın kırmızı çizgileri konusunda zımni bir uzlaşı olduğu görüşünde…”

ABD’den PKK’ye silah

Wikileaks belgelerinde Türkiye’nin PKK’yle olan mücadelesi ve ABD’nin PKK’ye silah satmasıyla ilgili de ilginç iddialar da yer aldı. PKK ile mücadele ve Kuzey Irak’ta yaşananlar için farklı iddiaların yer aldığı belgelerde yazılanlar şöyle:
PKK konusunda Robert Gates, İlker Başbuğ ve Vecdi Gönül arasında yapılan görüşmelerde Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un ABD’nin Irak’ta çekilmesi sonrası PKK ile mücadelenin kendileri için çok daha zor olacağını, bu nedenle PKK’nin derhal bitirilmesi gerektiği yönündeki açıklamaları belgelerde yer buluyor. Türkiye’nin ABD’den talep ettiği Reaper tipi insansız istihbarat ve saldırı araçlarının satışının Kongre onayı almasının ise zor olduğu belirtiliyor. Ayrıca ABD askerlerinin PKK operasyonlarına katılması talebine de olumsuz yanıt verildiği vurgulanıyor. Belgelerde, ABD’nin anlık istihbarat için Türkiye’nin kullanımına sunduğu Predator uçaklarının günlük uçuş süresinin 12 saat olduğu görülüyor. Yine bakanlar arasındaki görüşmede Gönül’ün “24 saat uçsunlar” talebine karşılık uçuş süresinin 16 saate çıkarıldığı anlaşılıyor. Irak’taki ABD güçlerinin komutanı General Odierno’nun izni dahilinde yüksek değerdeki PKK hedeflerinin izlenmesi için zaman zaman 24 saat uçuş izni verildiği de vurgulanıyor.
Türkiye, PKK’ya karşı düzenlenen operasyonlarda halen kullanılmakta olan ABD varlıklarının yerine, acil olarak kendi gücünü kazanmak istiyor.
Türkiye’nin PKK’yı bitirmesine yardımcı olacağına inanan Savunma Bakanı Rice, Türkiye’ye daha çok İnsansız Hava Aracı satmaktan mutluluk duyacaklarını belirtti.
Amerikan Savunma bakanı, Türkiye’nin savaş malzemelerini Amerikadan satın alması durumunda kazançlı çıkacağını belirtti.
Amerika’nın Kuzey Irak’ta PKK’ya direk veya indirek silah sağladığı iddialarının arkasında ordunun elinin olduğunu tespit ettik.

Yorum yazın