Sanat

Chill-out cennete teğet geçti

Yazan: Gizem Dörtler
Chill-Out Festival Turkey

Kapasitenin çok üzerinde katılımcı ağırlayan Chill-Out Festival İstanbul 2013, müzikseverler için çileye dönüştü. Festival organizatörü Lounge FM de planlamada sorun olduğunu kabul ediyor.

Heaven on earth” (yeryüzünde cennet) sloganlı Chill-Out Festival İstanbul 2013 için Kemer Golf & Country Club’a saat 14.00’e doğru giriş yapıyoruz. Kapılar saat 12.00’te açılmıştı. Şanslıyız ki girişte hiç beklemeden içeri girebiliyoruz. İçerisi biraz kalabalık gibi ama bir cennet. Müzikle birlikte havuza giren insanlar, güneşlenenler, çimlerin üzerine uzanmış koyu sohbette festivalciler. Kısacası her şey güzel gözüküyor, atmosfer harika. Kendimize yer aramaya başladığımızda güneşin en yakıcı olduğu o saatte gölgelik bir alan bulamıyoruz. Zar zor bir yerlere sığdırıyoruz kendimizi. Sponsor firmaların dağıttığı örtü ve şapkalarda devamlı çoğalarak gelen kitle için yeterli gelmiyor.

Festivalde nakit para ya da kredi kartıyla yiyecek içecek satın alınmıyor. Önce dolum noktalarına gidip kart alarak içine para yükletmemiz gerekiyor. “Biraz kalabalık gözüküyor ama idare eder” deyip, sıraya giriyor dolum yaptırıyoruz.

İşte bu esnada çok büyük bir aptallık yaparak kartın içine yüklü miktarda para yükletmiyoruz. “Nasıl olsa yine gelir doldururuz” düşüncesiyle hareket etmenin ne anlama geldiğini bir buçuk saat sonra karnımız acıkmaya başlayınca anlıyoruz. Az önce kalabalık diye düşündüğümüz kuyruğun 10 katı duruyor karşımızda. Yaptığımız keşif sonucu, görüyoruz ki festival alanına girişte de aynı durum söz konusu. Çevreden yükselen seslerse hep aynı: “Geçen sene hiç böyle değildi!”, “Bu ne rezalet böyle!”

İhtiyaçlarımız arttıkça çektiğimiz sıkıntılar artıyor. Önce “inimizden” çıkıp kart dolum alanına gitmek istiyoruz ama imkânsız. Yürüyecek yer yok!

İşte festivalin solganı “heaven on earth”de vurgulanan cennet, bu dakikadan sonra cennetten başka herşeye benzemeye başladı.

Dolum alanına ulaştığımızda fark ediyoruz ki kuyrukta beklemenin bedeli bir saat boyunca eğlenceden oldukça uzak kalıp, gelen gidene “Evet burası dolum kuyruğu, sıra merdivenin altından başlıyor” demek. Bu kuyruğu çekmek istemiyor musun? O zaman aç, susuz kalmaya razı olacaksın. Çünkü bilet fiyatı 99 TL olan bu neşeli festivalde, festival alanı ve katılım kapasitesi doğru hesaplanmayarak yalnızca tek bir bölüme dolum kasası konmuş. Haliyle insanlar da bu kasalara yığılıyor. Karta dolum yaptırdıktan sonra bir de yiyecek, içecek sırası var tabii, onu hiç saymıyorum.

Bir yerde sıra varsa, kaynak yapmaya çalışan zeki arkadaşlar da mutlaka vardır. Tabii ki Chill-Out Festivali’nde de akıllılara sıkça rastlanıyor. Kısa süreli tartışmalar yaşanıyor, bu tartışmalara da organizasyonun güvenlik elemanları müdahale etmek durumunda kalıyor.  İşin özü kendi yarattıkları kaosa, kendi çözümlerini sunuyorlar.

İhtiyaçtan erkek tuvaleti

Başta yüklediğimiz miktarla ne yiyip içebiliyorsak tükettik. Saat daha 18.00. Doğanın çağrısı, artık tuvalete gitmemiz gerekiyor. Alana o kadar insan girer sıra oluşturur da, tuvalet sıkıntısı yaşanmaz mı?

Kadınlar tuvaletine girebilmek için yaklaşık 20 kişiyi beklemem gerekiyordu, ne yalan söyleyeyim erkeklerinkine girdim. Çıktığımda “Burası da neymiş böyle” dedim ama daha sonra kadınlar tuvaletine girdiğimde gördüm ki erkeklerinki epey temizmiş.

Organizasyon sağ olsun hepimiz akraba gibi olduk, sıcak bir ortam sağlandı. Festival alanlarında genellikle seyyar tuvaletler kullanıldığından temiz, hijyenik bir mekan beklemek pek mümkün değildir. Fakat hem sayının yeterli olmamasını hem de hava karardığında tuvaletlerin etrafında hiç ışık olmamasını açıklayacak bir gerekçe bulamıyorum. Bari merdiven altına en karanlık, kuytu yere koyulmasalardı. Merdiveni kullanmak isteyenler festival boyunca erkekler tuvaletinin yer aldığı alandan geçmek durumunda kaldılar.

Görüntü var, ses yok

Festivalde iki ayrı sahne vardı, biri üst tarafta diğeri ise aşağıda. Sanatçıları takip edip tercihinizi ona göre yapıyordunuz. Girer girmez Sahne 1 alanıyla karşılaştık. Daha önce de söylediğim gibi orada yer yoktu. İki sahne için ayrılan dinleyici alanlarının arasında, ismi koyulmamış üçüncü bir alan olduğunu fark ettik ve oraya yöneldik. Sahne 1’deki grupların performansı, bu küçük alandaki ekrana da yansıtılıyordu.  “Buraya ekran koymuşlarsa müzik yayını da yapacaklardır” diye düşündük. Ama yapmadılar. Festival boyunca görüntü, ses olmadan yansıtıldı bu ekrana.

Saat 21’e kadar aşırı kalabalık olduğu için Sahne 1’e de tam anlamıyla gidemiyoruz. Kimse oturduğu yeri kaptırmak istemiyor haliyle. Bir kere kalkarsan bir daha yer bulman imkânsız. Böyle olunca arkadaş grupları dönüşümlü olarak ikişer üçer gidip sahneye göz atıyor, iki dans ediyor, sonra geri dönüyor. Biz de öyle yapıyoruz. Aşağıdan ve yukardan gelen sesler sonucunda kuru bir gürültü eşliğinde keyifli vakit geçirmeye çalışıyoruz. İki sahnenin sesi birbirine karışmasın diye o alana ses vermedikleri aşikâr. Ama bizim suçumuz neydi, bilmiyorum.

Nouvelle Vague’un sahnesi sona erdiğinde festivalciler de yavaş yavaş gitmeye başlıyor. Kalabalık seyreliyor. Susuzluktan ölmeden para yükletip, kendimize içecek bir şeyler alabiliyoruz. İlk kez Sahne 1’de festivalin keyfini çıkarabiliyoruz.

Gitme vakti geldiğinde çıkışta gördüğüm o shuttle kuyruğundan sonra anlıyorum ki, Chill Out demek gerçekten kuyruk demek, acı demek. Saatlerdir kuyruktan kuyruğa (giriş, kart dolum, yemek, tuvalet,vs) “festival yaşayan” insanlar için sanırım vurucu darbe de bu. Çünkü diğer hepsini gölgede bırakacak kadar uzun. Şöyle ki kuyruğun ortalarındaki birinin  shuttle’ı görmesi dahi mümkün değildi.

Lounge FM: “Bilet satmamazlık edemezdik”

Festivalin organizasyonunu üstlenen Lounge FM, mekanın kapasitesinden fazla kişiye ev sahipliği yaptığını kabul ediyor; “Bu kadar kalabalık bir kitlenin geleceğini düşünemedik. Geçen senelerde de gelenler bilir böyle bir karmaşa yoktu. Kapıda bilet satışını kesmeyi düşündük ama bu kadar kişi saatlerce yol gelip, sıra bekledikten sonra, bilet satışı yok deyip onları geri çeviremezdik. Bu daha büyük bir soruna neden olurdu ve hoş olmazdı. Seneye beklenmedik bir kalabalığa neden olmamak için kapıda bilet satışı yapmamayı düşünüyoruz” açıklamasını yapıyor.

Organizasyonun fikri güzel. Pazar gününü kaliteli müzik eşliğinde, dostlarla sohbet edip, güneşin ve doğanın tadını çıkararak geçirmek harika. Kışın stresini de attık ama yenisi başladı. Ya bu yazın diğer festivalleri de böyle olursa?

Yorum yazın