Gündem

“Sorun prosedür sorunu değil, akademik özgürlükler sorunudur”

Yazan: Bülent Bilmez*

Bilgi Tarih Bölümü Başkanı Bülent Bilmez “Bilgi’de Ermeni konferansı krizi” başlıklı haberimizle ilgili açıklama gönderdi.

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde 26 Nisan 2015 tarihinde gerçekleştirilmesi planlanan “Ermeni Soykırımı: Kavramlar ve Karşılaştırmalı Perspektifler” başlıklı konferansın iptal edilmesi ve sonrasında üniversitede çalışan akademisyenlerin imza kampanyası başlatması üzerine yaptığımız “Bilgi’de Ermeni konferansı krizi” başlıklı haberle ilgili Bilgi Tarih Bölümü Başkanı Doç Dr. Bülent Bilmez bir açıklama gönderdi. Haberimizde durumun eksik aktarıldığını belirten Bilmez’in konuyla ilgili açıklamasını aynen yayınlıyoruz.

14.04.2015 tarhinde HaberVesaire’de yayınladığınız ‘‘Bilgi’de Ermeni konferansı krizi’’ başlıklı haberinizde  ‘‘İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü’nün 26 Nisan’da University of California Los Angeles (UCLA) ve Tarih Vakfı’yla ortaklaşa gerçekleştirmeyi planladığı Ermeni Soykırımı: Kavramlar ve Karşılaştırmalı Perspektifler etkinliğinin iptali okul içinde tartışma yarattı’’ denilmekte ve okulumuzun rektörünün bu konudaki beyanı aktarılmaktadır:
‘‘Konferansın Bilgi Üniversitesi ayağını düzenleyen Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü tarafından yapılan başvurunun, üniversite Genel Sekreterliği’ne iletilen salon rezervasyon talebinden ibaret olduğunu belirten Sanver, kabul sürecinden geçmeyen bir salon başvurusunun kurumsal açıdan hiçbir anlam ifade etmediğini de dile getirdi.’’

Haberinizde sözü edilen Tarih Bölümü başkanı ve bu konferansı düzenleyen ekibin Bilgi Üniversitesi temsilcisi olarak, önce şunu belirtmek isterim ki yıllardır etkinlikler düzenlediğim ve son birkaç yıl içinde birçok ulusal ve uluslararası konferans düzenlediğim için, etkinlik düzenleme prosedürü konusunda oldukça deneyimliyim. Etkinlik için yer rezervasyonu, sadece bu konuda yetkili olan birimle görüşülerek gerçekleştirilmektedir. Söz konusu konferans için de yer rezervasyonu bu şekilde birkaç ay önce yapılmıştır. Genel sektererliğe 17 Mart 2015’te dekanlık üzerinden ve eş zamanlı olarak e-mail üzerinden gönderilen etkinlik formuyla birlikte yer rezervasyonu değil, etkinlik için resmi başvuru yapılmış ve konferansın programı da sunulmuştur. Tüm ilgili birimler bunu bildiği gibi, elde belgeleri de mevcuttur.

Haberinizde iddia edilenin aksine, daha önce düzenlemiş olduğum ve ‘‘kurumsal olarak dahil’’ olduğumuz birçok etkinliğin ‘‘Üniversite Yönetim Kurulu ve Üniversite Senatosu’nda kabulü; Mütevelli Heyet tarafından da onaylanması’’ söz konusu olmamıştır. Etkinlik formunda en son yetkili olarak görülen genel sekreterliğe bu formun gönderilmesiyle başlayan resmi başvurunun daha üst kurullara taşınıp taşınmayacağı doğal olarak başvurucunun sorumluluğunda değildir. Gerekli tüm işlemler yapıldıktan sonra konferansı ilan etmek ‘kendi kendine gelin güvey olmak‘ anlamına gelmez; ancak bu prosedüre uygun hazırlanmış bir konferansı mevcut akademik kurumları aşarak engellemek, akademik özgürlüğün yargısız infazı anlamına gelir.

Zaten işin asıl kaygı verici yanı şudur ki etkinlik formu gönderildikten sonra bu başvuru (eğer gerçekten gerekli görüldüğü iddia edildiği halde) akademik olarak en üst kurullar olan Üniversite Yönetim Kurulu ve/ya Üniversite Senatosu’nun onayına sunulmamış ve konferansın gerçekleştirilemeyeceği kararı (aslında hala bildirilmeyen bir merci tarafından ve bilmediğimiz bir nedenle) verilmiştir. Asıl sorun, başvurunun Üniversite Yönetim Kurulu ve/ya Üniversite Senatosu tarafından onaylanmaması değil, aslında bu yasaklama kararının bu akademik kurullar aşılarak verilmiş olmasıdır. Başlığı ‘Ermeni Soykırımı’ olduğu için bu konferansın yasaklandığı en başta açıkça belirtildiği ve başta bu yasaklama kararı sahiplenilmediği halde, sonradan prosedürel bahaneler öne sürülerek bu kararın sahiplenilmesi, tabiri caizse ‘kraldan daha kralcı’ bir davranış olarak görülür.

Haberiniz hazırlanırken sorunsallaştırılmayan asıl olgu, tüm prosedürel bahanelerin ötesinde üniversite yönetimi tarafından Ermeni Soykırımı başlıklı bu konferansın üniversitede yapılıp yapılamayacağı konusudur. Nitekim, eğer prosedürel gerekçeler bahaneden ibaret olmasaydı, haberiniz yapıldığında hala konferansa kadar mevcut olan yeterli zaman, iddia edilen prosdürel eksikliğin giderilmesi için kullanılırdı. Yasaklama kararının iletildiği günden itibaren konferans gününe kadar en az beş hafta ve ‘okul yönetimi’ tarafından bazı gazetelere prosedürel gerekçelerin resmi bir yazıyla bildirildiği 4 Nisan 2015, Cumartesi gününden itibaren konferans gününe kadar üç hafta süre varken ve tüm konferans hazırlıkları tamamlanmışken, bu yönde yazılı ve sözlü hiç bir telep dikkate alınmamıştır.

Ermeni Soykırımı başlıklı bir konferansın yasaklanması gibi bir meselenin prosedürel bahaneler çerçevesinden çıkarılarak, asıl akademik özgürlük ve ifade özgürlüğü çerçevesinde tartışabilmesi için, cevap hakkı doğuran yazınızdan yola çıkarak bildiklerimi kamuoyuyla paylaşmanın görevim olduğuna inanıyorum. Sizin de haberinizin yol açtığı bu hakkımı kullanmam için yardımcı olmayı gazetecilik görevi olarak göreceğinizden eminim.

* Doç. Dr. İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı

Yorum yazın