Spor

Türkiye’yi 50 yıl ileri fırlatan atlet: Eşref Apak

Yazan: HaberVs

Atina’da 2004’de düzenlenen olimpiyatlar, o güne dek çevresindekiler dışında kimsenin adını duymadığı bir genç sayesinde, Türkiye’nin yarım asırdan fazla bir zaman sonra atletizmde madalya kazandığı ilk olimpiyat olmuştu. 22 yaşındaki Eşref Apak, Macar atlet Adrian Annus’un doping aldığının ortaya çıkması sonucu diskalifiye edilmesiyle madalya kürsüsüne çıkmayı bile tadamadan çekiç atmada üçüncülük kazanmıştı. Türkiye, Ruhi Sarıalp’in […]

Atina’da 2004’de düzenlenen olimpiyatlar, o güne dek çevresindekiler dışında kimsenin adını duymadığı bir genç sayesinde, Türkiye’nin yarım asırdan fazla bir zaman sonra atletizmde madalya kazandığı ilk olimpiyat olmuştu. 22 yaşındaki Eşref Apak, Macar atlet Adrian Annus’un doping aldığının ortaya çıkması sonucu diskalifiye edilmesiyle madalya kürsüsüne çıkmayı bile tadamadan çekiç atmada üçüncülük kazanmıştı. Türkiye, Ruhi Sarıalp’in 1948 Londra Olimpiyatları’nda üç adım atlamada üçüncü olarak bronz madalya almasından bu yana olimpiyat oyunlarında atletizmde madalya alamamıştı.

Öğretmen farketti

Bu başarıya dek Türkiye’deki heveslilerinin bile sadece televizyonlardan takip edebildiği çekiç atma sporunun Eşref Apak’ın hayatına girmesi bir lise öğretmeninin dikkati sayesinde oldu. Apak, Ankara’da öğrenim gördüğü lisenin gülle atma takımına seçilen ablasıyla birlikte stadyumda yapılan çalışmalara gidip gelirken gelişmiş vücudu ve kaslı kollarını fark eden bir öğretmenin yönlendirmesiyle çekiç atma sporuna başladı. Öğretmen kendisini takıma aldı ama Apak da her erkek çocuk gibi futbol aşığıydı. Henüz çocuk yaştayken başladığı çekiç atma antrenmanlarına gitmek yerine mahalle arasında arkadaşlarıyla futbol topunun peşinde koşuyordu.
“Daha o sihirli topun peşinde koşarken aklıma girmişti milli bir sporcu olmak” diyen Apak, bu hedefinin futbolla gerçekleşemeyeceğini anladığında ortaokul öğrencisiydi. “Madem milli olmak istiyorum niye çekiç atarak olmasın?” diyerek 1993’ten itibaren daha önce antrenmanlarına gitmediği çekiç atma sporuna başladı. Kısa süre sonunda da profesyonel bir çekiç atma atleti oldu.

Taş atma yarışmasından çekiç atmaya

Spora ve sporcu olma kapasitesine sahip çocuklara sistemli bir kaynak ayırmayan Türkiye’de başarı, tamamen rastlantılara ve insanın kendisine kalıyor. Eşref Apak’ın hikayesi bunun iyi örneklerinden biri. Şöyle anlatıyor o ilk yılları: “Çocukken taş atma yarışması yapardık. Kazanırdım elbet. O çocuk oyunları profesyonel bir spora dönüp adı çekiç atma oldu. Bu spora başlamış, geçen yıllar içinde profesyonel de olmuştum ama spora ilişkin kaynakların neredeyse tamamının futbola yatırıldığı bir ülkede haliyle çalışacak saha bulamıyordum. Bu işten karnımı doyurmam da mümkün olmadığı için Ankara’da bir otobüs garajında çalışarak geçimimi sağlıyordum.”

Üst üste başarılar

Azimlidir Apak. Geçim telaşına rağmen, çocukluk çağında aklına koyduğu milli sporcu olma hedefi için yılmadan çalışır. İlkin 2001’deki Türkiye şampiyonasında 67.71’lik derecesiyle birinci olur. Bu başarının tesadüf olmadığını ertesi yıl da Türkiye şampiyonası ve Cezmi Or turnuvalarında kazandığı birinciliklerle kanıtlar. Ve 2002’de başarısını Türkiye sınırlarının dışına çıkarır. Avrupa şampiyonasında çekicini 71.10 metreye fırlatan Apak, birincilik kürsüsünde altın madalyayı boynuna geçirir. Artık hem milli hem de madalyalıdır. 2003’teki Türkiye Şampiyonasının birincisi bu kez 76.79 metrelik derecesiyle yine Eşref Apak’tır. Ama bu başarılar Apak’ın Türkiye’de tanınmasını yine de sağlayamaz, ta ki 2004 Atina Olimpiyatları’nda 79.51 metrelik derecesiyle bronz madalya alana kadar. 56 yıllık rekorun kırılması, Apak’ın da talihsizliğini kırmıştır artık. Uluslararası başarısını devlet de ödüllendirir. Antrenmanlarını da artık geçim telaşının arasına sıkıştırmak zorunda değildir. Vestel grubunun sponsorluğunda, ENKA kulübünün sporcusu olarak devam ettiği spor yaşamında yeni başarıların gelmesi için zamanının tümünü antrenman yaparak geçirir.

Buruk sevinç

2005’te önce Avrupa Kupası’nda, ardından Akdeniz oyunlarında elde ettiği birinciliklerini, Cezmi Or Turnuvası’ndaki 81.45 metrelik Türkiye rekoruyla perçinler. Her türlü olumsuzluğa bıkmadan direnen Apak’ın bir tek hedefi var şimdi. 2008 Pekin Olimpiyatları’nda madalyasını kürsüde almak. Ama bunca başarıya ve güzel hedefe rağmen Apak’ın içinde bir burukluk var: basının ilgisizliği ve Türkiye atletizmine ayrılan kaynakların yetersizliği.
“Hep adımdan bahsedilsin diye bir isteğim yok. Olur olmaz yerde sürekli benden bahsedecek değiller elbet. Ama en azından bu başarılar sporun sadece futboldan ibaret olmadığını kanıtladı diye düşünüyorum. Bu ülkede futbol tutkusu dünyanın diğer ülkelerindekinden farklı değil, biliyorum. Ama medyanın insanlar üzerindeki etkisini ve halkın tercihlerinde çok büyük bir paya sahip olduğunu da biliyoruz. Dolayısıyla futbol dışındaki spor dallarına da ilgi çekmenin ve kaynak yaratmanın en önemli aracı basın. Bugün bu spor dalı devletin ve atletizm yapmış insanların destekleriyle ayakta durabiliyor. Çalışma alanı bulmakta bile zorlanıyoruz hâlâ. Üzerine bir de bu sporda yeterli deneyimi olmayan antrenörlerin atletleri çalıştırması eklenince olimpiyat başarısı için 56 yıl beklenebiliyor.”

Ersan Bayram

3 Yorum

Yorum yazın