Etiket -mustafa alp dağıstanlı

Beni "28 Şubat gazeteciliği" üzerine yazmaya sevkeden saik, aslında, şimdiki yargı süreci değil, itiraflar. Yargı süreci, gazetecilerin yüzleşmesini sağlamayacak; ders almasını da sağlamadı, sağlamayacak.

Vatanın zerresi kutsal değildir, kutsal olan insan hayatıdır. Ama ne acı ki yığınlar, “Vatanın bir zerresini vermem” diyerek kandırılıyor.

Norveç’in zavallı siciliyle bizimki mukayese bile kabul etmez. Ama biz “yaradılanı hoşgör yaratandan ötürü”müzle, “ne mutlu Türküm diyene”mizle, medeniyetler beşiği olmamızla vs övünebilme becerisini de gösterebiliyoruz işte.

Afrika Boynuzu’ndaki açlık trajedisi, küresel güç Türkiye’nin ve Türk gazeteciliğinin küresel tavrını bir kez daha gözler önüne nasıl serdi?

Bu yazı üç sene önce, İzmir’deki bir dizi depremden sonra yazıldı. Bu depremlerden sonra okullar tatil edilmişti. Şimdi de Denizli’deki bir dizi depremden sonra okullar tatil edildi. Bu, okulların çürük olduğunun göstergesi.

Tiyatrocu Atilla Olgaç’ın itirafı, kendimizle yüzleşmemiz için bir vesile olmalı. Olgaç çark etse ve askeri müdahale gerekçesi sağlam olsa bile Kıbrıs’ta suç işlediğimizi biliyorum.