Sanat

Şiddetin dublörleri

Yazan: Ayşegül Aydın

Nişantaşı’ndaki City’s Alışveriş Merkezi’nin en üst katında bulunan Toprak Sanat Galerisi’ne girdiğinizde; kaşı gözü morarmış, intihara kalkışan, bağımlı ya da delirmiş kadın portreleriyle karşılaşıyorsunuz. İnsanın içi kararıyor ama amaç da zaten bu. Fotoğrafçı Ümit Karalar, insanların, bir dakikalığına da olsa empati kurabilmesini ve acı gerçeğe duyarsız kalmamalarını istiyor. “Bu projeyi, ‘Türkiye’de her gün şiddete maruz […]

Nişantaşı’ndaki City’s Alışveriş Merkezi’nin en üst katında bulunan Toprak Sanat Galerisi’ne girdiğinizde; kaşı gözü morarmış, intihara kalkışan, bağımlı ya da delirmiş kadın portreleriyle karşılaşıyorsunuz. İnsanın içi kararıyor ama amaç da zaten bu. Fotoğrafçı Ümit Karalar, insanların, bir dakikalığına da olsa empati kurabilmesini ve acı gerçeğe duyarsız kalmamalarını istiyor. “Bu projeyi, ‘Türkiye’de her gün şiddete maruz kalarak hayatını kaybeden üç kadın var’ diye seçtim. Toplumun bilinçlenmesi gerekiyor” diyen Karalar, bu kadınların yaşadığı duygusal çöküntüyü, İngilizce okunmaya çalışıldığında Türkçe’deki “şiddet” kelimesini çağrıştıran Sheddeath isimli sergisiyle aktarıyor.

Şiddet sınıf ayırmıyor

Sheddeath, Marmara Üniversitesi Fotoğrafçılık Bölümü’nden mezun, 24 yaşındaki Karalar’ın diploma projesi olarak başlamış. Ancak aralarında ünlü simaların da bulunduğu birçok katılımcının ve sponsoru Doğtaş’ın da desteğiyle bir sosyal sorumluluk projesine dönüştürülmüş. Karalar satışa sunduğu fotoğraflardan elde edilecek gelirlerin Kadınları Koruma Derneği’ne bağışlanacağını aktarıyor.

50’yi aşkın kadının yer aldığı bu projede Karalar, doktorundan, öğretmenine birçok meslek grubuyla çalışmış. Fotoğrafçı, projenin içine ünlüleri katarak başka bir noktaya parmak basmak istiyor. Karalar bunu şöyle açıklıyor: “Çünkü sosyal sınıf ayrımı yapılmaksızın, her meslekten kadın şiddete maruz kalıyor.”

Makyaj ama gerçek

Sergide, kendi fotoğraflarına bakan ünlü kadınlardan birkaçıyla sohbet etme şansı buluyoruz. Hepsi, böyle bir projeye katıldıkları için ne kadar mutlu olduklarını dile getiriyor. Oyuncu Gözde Kansu da, “Bu projede mutlaka yer almalıyım” diyenlerden. Kansu, kadının maruz kaldığı şiddeti canlandırmanın bile moral bozucu olduğunu ve çekimlerin model üzerinde psikolojik etki bıraktığını vurguluyor: “Korkunç bir şey. O anı yaşıyorsunuz.”

Çekimlerden çok etkilenen bir diğer isim ise şarkıcı Zeynep Mansur. Çekimlerde, morarma ve yara izlerini oluşturmak için profesyonel plastik makyaj uygulandığını hatırlatan Mansur, çekim biter bitmez makyajını çıkarmak istediğini söylüyor. Şiddet eylemlerinin en kötüsünün fiziksel şiddet olduğunu düşünen Mansur ekliyor “Ben makyajla böyle hissederken, fiziksel şiddete maruz kalmış kadınların neler hissedebileceğini düşünün.”

Toplum baskısı da bir şiddet

Sergide, sadece başkalarının kadınlara uyguladığı fiziksel şiddete yer verilmiyor. Örneğin; oyuncu Özge Özder, bir kadının intihar anındaki ifadesini canlandırmaya çalışmış. Özder, şiddet kelimesinin anlamının çok dar algılandığının altını çizerken, “Özellikle bizim toplumumuzda, şiddete uğramadım diyen kadın biraz düşünmeli” diyor ve fotoğrafını gösteriyor “Başkalarının dışardan uyguladığı baskı sonucu, kadının kendi kendine uyguladığı bir şiddet de var.”

“Cinsel şiddet dışında her türlü şiddete ben de uğradım. Buna toplum baskısı da dâhil” diye açıklama yapan Özder’e, oyuncu Begüm Birgören de katılıyor “Ben de şiddet gördüm.” Çoğu insanın, hayatının bir döneminde ailesinden, arkadaşlarından veya polisten şiddet görebildiğine değinen Birgören, şiddetin kadında yol açtığı zararın büyüklüğünü vurguluyor: “Fiziksel şiddet, acıdan çok, kadının öz benliğini yitirmesine sebep oluyor.”

“En çok dayak yiyen eğitimli kadınlar”

Sergiyi gezmeye gelen misafirlerden Derya, 16 yaşındayken, sevgilisinin kendisini metro inşaatına itmeye çalıştığını anlatırken, “Böyle bir konuya dikkat çekilmesi beni çok sevindirdi. Çünkü yaşadığım korkuyu uzun süre atlatamadım” diye itiraf ediyor duygularını. Şeyda Ataş ise hiç şiddete uğramadığı için mutlu olduğunu söylüyor ama sergiyi de çok anlamlı bulduğunu ekliyor: “Türkiye’de en çok dayak yiyen kadınlar, eğitimli kadınlar. Sergi bunu da gösterdiği için çok beğendim.”

Son mesajı Ümit Karalar’ın belki de en yakınındaki insan veriyor: “Kız arkadaşımın böyle bir konu seçip, başarıya ulaşması benim için gurur verici” diyen İnan Doğan, projenin ilk aşamasından itibaren elinden geldiğince destek olmaya çalıştığını belirtiyor. Kadının gördüğü şiddeti kanayan bir yara olarak tanımlayan Doğan, şöyle devam ediyor: “Herkesin sinirlendiği anlar olmuştur. Fakat bunun karşıdakine küfürle, darbeyle yansıtılması kabul edilemez. Eğer karşınızdaki bir kadınsa hiç kabul edilemez.”

23 Ocak’ta sona erecek sergide yer alan isimler şöyle:
Ayçe Abana, Ayten Soykök, Bahar Yanılmaz, Begüm Birgören, Berceste Kitap, Bikem Karavus, Bihter Özdemir, Berrin Arısoy, Cansu Dağdelen, Ceren Erginsoy, Çiçek Dilligil, Deniz Çakır, Dilara Gülgeroğlu, Doğa Rutkay, Ebru Helvacıoğlu, Emel Çölgeçen, Emel Yalçın, Enise Ütük, Füsun Erbulak, Gökçe Bahadır, Gözde Kansu, Güneş Hayat, Hande Hızlan, Hilal Beder, Hülya Karakaş, Jülide Kayaş, Latife Geçkin, Melek İçmeli, Meryem Yılmaz, Meyra, Mine Tüfekçioğlu, Münire Apaydın, Nazlı Ekinci, Nihal Güleç, Nilüfer Açıkalın, Perihan Kılıçcıoğlu, Öykü Gürman, Özge Özder, Özgecan Ardıç, Özge Çeçen, Pelin Ermiş, Pınar Dura, Pınar Güleç, Rojda Demirer, Selen Uçar, Sennur Canpolat, Sinemis Candemir, Sevinç Erbulak, Seda Orhan, Şeyda Ataş, Tuğçe Yaman, Tuğçe Güder, Ümide Aysu, Yeşim Kübra Kapan, Zeynep Beşerler, Zeyno Eracar, Zeynep Kaçar, Zeynep Leventoğlu, Zeynep Mansur.

Yorum yazın