Genel

‘Kızılay mı dağıtıyor’ bu ayakkabıları?

Yazan: Mine Savaş

2000’li yıllarda belki moda dünyasını derinden sarsacak çok özel bir değişim yaşanmadı ama bu sektörün en hareketli alanı ayakkabı tasarımları oldu. Moda alemi internet dünyasından, mobil teknolojilerden, dijital fotoğraf ve videodan payına düşeni alırken 2000’li yıllar bu teknolojilerin de desteğiyle sokak modasının hakimiyetini ilan ettiği, ortamın nispeten demokratikleştiği bir dönem olarak tarihe geçti. Ancak bu […]

2000’li yıllarda belki moda dünyasını derinden sarsacak çok özel bir değişim yaşanmadı ama bu sektörün en hareketli alanı ayakkabı tasarımları oldu. Moda alemi internet dünyasından, mobil teknolojilerden, dijital fotoğraf ve videodan payına düşeni alırken 2000’li yıllar bu teknolojilerin de desteğiyle sokak modasının hakimiyetini ilan ettiği, ortamın nispeten demokratikleştiği bir dönem olarak tarihe geçti. Ancak bu genel demokratikleşmeya karşılık ayakkabı modası bu trendin biraz dışında kaldı. Hal böyle olunca hemen her yıl yeni bir model hakimiyetini ilan etti ve bu on yılımız “Kızılay mı dağıtıyor?” dedirten ayakkabılarla geçti.

1990’ların sonunda kısaca “Cat” denilen botlar çıktı ve işte, belki de bu botla birlikte ayakkabı çılgınlığı başlamış oldu. İlkokul çağındaki çocuktan tutun da yaşını başını almış milyonlarca kişinin vazgeçilmezi olan bu botlar, rengiyle ayaklarımızı bir nevi civcive çevirdi. Cinsiyet ayırmayan botlar, sadece birkaç yıl bize eşlik edebildi.

“Cat”in ardından ünlü motorsiklet markası Harley Davidson’un çıkarttığı siyah çizmeler, motor hızıyla hayatımıza girdi. O da cinsiyet ayırmadı ve sevdirdi kendini. Ayakları ısıtıyordu, ama neredeyse Harley Davidson motorsikletleri gibi ağır oluşu insanı yoruyordu. Belki bu yüzden onun da krallığı kısa sürdü ve yerini hafif mi hafif bir spor ayakkabıya bıraktı.
Siyah ve ağır ayakkabılardan yorulan, içi kararan ayakların imdadına “Puma”nın spor ayakkabıları yetişti. İlk olarak kırmızı renkte çıkan bu ayakkabılar krampona benzerliğiyle ün saldı. Kısa bir süre sonra çıkan farklı renkleriyle de ayaklarımızı süslemeye başladı. Diğerleri gibi o da kadın-erkek ayırmayarak, hizmette sınır tanımadı. Nesli neredeyse tükenen “puma hayvanı” gibi, birkaç yıl içinde bu ayakkabının da modası geçti.

Bütün bir kışı “Puma” ile geçirerek ayaklarını üşüten moda tutkunlarının imdadına bu kez “Timberland” isimli bot yetişti. Timberland’in çok fazla renk çeşidi yoktu ama o da cinsiyetçi bir kişiliğe sahip değildi. Timberland’in en büyük özelliği ise hiçbir zaman demode olmamasıydı. Zira ilk çıktığı günden beri popüleritesini hiç kaybetmedi ve soğuk kış günlerinin vazgeçilmezi oldu. Timberland’in yarattığı bu moda, kimi ayakkabı firmalarını gaza getirmiş olacak ki “Bufalo” isimli botlar yavaş yavaş yayılmaya başladı. 2000’lerin ortasına doğru Timberland’in tahtına göz diken Bufalo, ayakların gözdesi olma yolunda ancak iki yıl ilerleyebildi. Ayaklar Bufalo’yu o kadar da çok sevmedi, zira bir daha kendisini gören olmadı. Timberland, Bufalo ile girdiği savaştan galip çıktı.

Kısa bir süre ayaklar başıboş kaldıktan sonra hiç beklenmeyen bir anda eski bir kral çıkageldi. Yeni kral, aslında bütün zamanların kralı, Chuk Taylor imzalı, Converse All Star’dı. 1970’lerde kimi büyüklerimizin giyme şansına eriştiği Converse de ne cinsel ne de sınıfsal bir ayrım yaptı. Özellikle hemen her çeşit rengiyle ayaklarımıza bahar havası yaşattı. Sevenleri onu parçalayana kadar giydi ve hatta parçalanmış hali bile moda olmaktan kendini alamadı. Yaz, kış demedi, kirlendi, hatta çamaşır makinelerinde yıkandı ve tekrar giyildi. Demode mi? Asla olmadı, uzun yıllar olması da beklenemez. Ama maalesef kış aylarını biraz daha korunaklı geçirmek isteyen kimi kadın ona ihanet etti. Bir zamanlar kimsenin yüzüne bile bakmadığı lastik çizmeler aniden kılık değiştirmiş halde hayatımıza giriverdi. Plastik çizmelerin büyüsüne kapılan kadınlar, yaz gelene kadar Converse’lerini ayakkabılıklarına bıraktı. Sadece kadınlar için Converse, artık bir yaz aşkı olacaktı. Zira rengarenk plastik çizmeler yağmur, çamur demiyordu.

Plastik çizmeyle aynı dönemde kadınlar başka bir sevdaya daha tutuldu. 2008’in sonunda ortaya çıkan “UGG” isimli çizmeler, ortalığı kasıp kavuruyor. Hâlâ etkisini sürdüren bu çizmeler ekmeğe olan benzerliği ile göz doyuruyor. İçlerinin kürk olmasının verdiği yumuşaklıkla da ayakları neredeyse kendinden geçiriyor. Eminim terletiyor ve kokutuyor, ama az buçuk renk çeşitliliği sayesinde şimdilik vazgeçilmezler arasında yerini alıyor. Tabii bir gün demode olmasını dört gözle bekleyenler de –özellikle de erkekler- yok değil.

2000’lerin ve ayakların en vazgeçilmesi işte bu ayakkabılar oldu. Timberland, Cat, Converse gibi bazıları geçmiş yıllardan gelip tekrar hayatımıza girdi. Belki yıllar sonra tekrar karşımıza çıkacaklar. Ama onlar çıkana kadar kim bilir moda, ayaklarımıza ne aşklar yaşatacak…

Yorum yazın