Gündem

Kaybolan adaletin 400'üncü haftası

Yazan: Hüseyin Aldemir
Hüseyin Aldemir

Cumartesi Anneleri Galatasaray Meydanı'nda dillendirdikleri adalet talepleri için 400'üncü kez buluştu. Cumartesi Anneleri'ni iki yıldır izleyen Hüseyin Aldemir'in gözünden o buluşma…

“Döneceğine inanmak zorundayım…”
Gözaltında kaybedilen yakınların için, 17 yıldır Taksim Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri, yine aynı yerde kayıplarının akıbetini sordular.

27 Mayıs 1995’ten bu yana gözaltında kaybedilen yakınlarını arama mücadelesi veren Cumartesi Anneleri’nin sesine, ellerinde kırmızı karanfillerle, öğrenciler, gazeteciler, milletvekilleri ve vicdanını sesini dinleyenler ses vererek, “yalnız değilsiniz” dediler.

Yaklaşık iki yıldır takip ettiğim kayıp yakınlarının eylemi, her hafta olduğu gibi Maside Ocak’ın “Sağlık durumu iyi olan arkadaşlar lütfen otursun” sesi Galatasaray’da yankılandı ve kayıp yakınları yine sessizce oturdu.

Öyle ya, dile kolay 17 yıl olmuştu adalet taleplerini Galatasaray’dan yükselttikleri günden bu yana.

Bugün orada oturma eylemleri başladığında sekiz yaşında olanlar da vardı, ama Hayrettin Eren’in babası Kemalettin Eren gibi bugün orada olmaya ömrü yetmeyenlerden.

Hayrettin Eren, 21 Kasım 1980 günü arkadaşı Ahmet Öztürk ile buluşmaya gittiği sırada Saraçhane’de gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamadı. Önce Karagümrük Karakolu’na götürülen Eren’in ismini ailesi gözaltı kaydında gördü. Karakol polisleri Eren’in Gayrettepe Siyasi Şube’ye gönderildiğini söyledi. Ailenin, emniyet otoparkında oğullarının kullandığı arabayı görmesine rağmen, siyasi şube, “ gözaltında öyle biri yok” cevabını verdi. Hayrettin Eren’in gözaltına alındığının tanığıyım” diyen sekiz kişi, onu hem karakol hem de Gayrettepe Siyasi Şubede gördüğünü söyledi.  

26 yaşındaki Hayrettin Eren kaybedildiğinde Mehmet Ağar, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube Müdür Muavini’ydi. Oğlunun akıbetini soran Elmas Eren’e Mehmet Ağar’ın cevabı “ahlaksızca bir kol işareti” yapmak oldu.

Şubat 2011’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yapılan görüşmede de anne Elmas Eren’in “Senden oğlumun mezarını istiyorum. Tek bir kemiğe bile razıyım” sözleri Maside Ocak tarafından hatırlatıldı.

 “Onlar değil, adalet kayboldu”

400 haftadır adalet aradıklarını ve bir kez olsun adaletin gelip geçmediğini söyleyen Hanife Yıldız, “onlar değil, adalet kayboldu” diyerek yetkililere seslendi:
“Ekmek kadar, su kadar lazım olan adalet bulunduğunda kayıplarımızın akıbeti belli olacak.”

Murat Yıldız, 1995 yılında İzmir’de kaybedildi.

Oturma eylemini desteklemeye gelenlerin kalabalıklığı tramvay yolunu kapattı. Basın mensupları da her zamankinden oldukça fazlaydı. Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır, Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak, Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız ilk gözüme çarpan aileler arasında.

“Galatarasay Meydanı utanç meydanı oldu, katiller utanıyorlar mı?”diye soruyordu bir annenin sesi. Konuşan, kaybedilen Gazeteci Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe’ydi. “Başbakan kendini bizim yerimize koy” diye sesleniyordu Galatasaray’dan Ankara’ya.

“Sevdiklerimiz unutulmasın diye buradayız”

Gözaltında kayıp gerçeğinin tanıklı ve kanıtlı ilk örneği Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak, “Burada oturan herkes kardeştir” diyordu. Evlat acısıyla yanan yüreğiyle tüm cumartesi insanlarına seslendi: “Biz burada sizlerle oturmaya devam edeceğiz. Sevdiklerimiz unutulmasın diye buradayız.”

Hasan Ocak, 20 Mart 1995’te kaybedildi. Ailesi ve arkadaşları 55 gün boyunca yurtiçi ve yurtdışında açlık grevlerine varan çeşitli eylemler yaptı ve suç duyurularında bulundu. Adli tıp raporlarına göre Hasan, ip veya tel benzeri bir cisimle olmak suretiyle boğularak öldürülmüştü.  Beykoz Buzhane köyü Dedeler Mevkii’nde işkence edilmiş bedeni ve tanınmaması için yüzü parçalanmış halde bulunan Hasan’ın bir mezarı var, ancak katilleri hala hesap vermiş değil. Öyle ki, dönemin İnsan Hakları’ndan Sorumlu Devlet Bakanı Algan Hacaloğlu Hasan Ocak’a ilişkin sorulan soruları, “susma hakkımı kullanmak istiyorum” sözleriyle yorumladı.

13 Eylül 1980’de kaybedilen Cemil Kırbayır’ın annesi Berfo Ana’nın, ağabeyi Mikail Kırbayır’ın adalet talebi 31 yıldır yurdun dört yanında çınlıyor. Cemil’in ağabeyi Mikail Kırbayır oturma eylemine kol değneğiyle geldi. Cumartesi annelerinin en yaşlısı Berfo Ana ise sağlık sorunları nedeniyle gelememişti. Mikail Kırbayır,  siyasi partilerle yaptıkları görüşmeleri hatırlattı:
“Bizler kayıp yakınları, bizler yüreğini kaybeden insanlar olarak buradayız. Adaleti, vicdanı, ahlakı arıyoruz. Adaleti arıyoruz çünkü hiçbir bağımsız yargının kararı olmadan evlerinden, işlerinden alındı. Gözaltında kaybedildiler. Vicdanı arıyoruz. Çünkü bizim insanlarımızı eli, gözü bağlı çırılçıplak hayatına son verdiler. Ahlakı arıyoruz çünkü, ahlaksızca yok ettikleri insanlarımızın cesetlerini de yok ettiler…”

Galatasaray Meydanı’nda mikrofonu alan her ailenin ortak bir talebi var, çocuklarına, sevdiklerine, arkadaşlarına kavuşma umudu,  onlara ait bir kemik parçası, bir mezar taşı…

“Kürtlere reva görülmeye şey kalmadı” diyerek sözlerine başlayan Hazne Doğan, 13 yaşında kaybedilen Seyhan Doğan’ın kardeşi. Hazne Doğan, 11 yaşında yaşadığı “işkenceli gözaltı”dan bahsediyor. Toplumdaki muhalif kesimlere yönelik devletin karanlık yüzünü bir kez daha dinliyoruz tanıklarından.

Galatasaray olmuş bir çığlık meydanı; bir tarafta Nurettin Yedigöl’ün kardeşi Muzaffer Yedigöl’ün “abimi nereye gömdünüz” feryadı, diğer tarafta Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin’in “400 haftadır elimizde olan bu resimler bizim onurumuz olurken, bu ülkenin de karanlık yüzü oldu” diyerek haykıran sesi.

“Sağlık durumu iyi olan arkadaşlar lütfen otursun” anonsunu yapan sesin sahibi Maside Ocak, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına basın açıklamasını okudu. “400 haftadır devletin güvenlik güçlerince gözaltına alınarak kaybedilen sevdiklerimiz unutulmasın diye buradayız” diyerek okumaya başladığı açıklamada, kayıplar bulunup, failler yargılanıncaya kadar mücadele edeceklerini belirtti.
Hasan Ocak’ın kız kardeşi Maside Ocak’ın okuduğu açıklamanın son sözleri, geçen zamanın yarattığı yaraların büyüklüğünü ve sevdiklerini onlardan koparanlara karşı duydukları adalet özlemini özetliyordu: “Asla vazgeçmeyeceğiz, asla affetmeyeceğiz.”

Sebahat Tuncel, Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder, Levent Tüzel, Melda Onur, Sezgin Tanrıkulu, Ahmet Şık, Hilmi Hacaloğlu, Banu Güven, Ertuğrul Mavioğlu eyleme katılan milletvekili ve gazeteciler arasındaydı.

Yorum yazın