Gündem

Hükümetin çözüm mantığı: Müzakere değil, müzekkere

Yazan: Mustafa Alp Dağıstanlı
Sabah, 1 Ekim 2013

Hükümetin “çözüm süreci” samimiyetsizliğini karşılaştırmalı bir şekilde göstermek istiyorum.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı demokratikleşme paketi, mevcut durumu daha ileri taşıyacak düzenlemeler içerdiği için şüphesiz olumlu bir adım. Fakat memleketin ihtiyaçları ve gündelik hayatımıza sinmiş halihazırdaki gerilim gözönünde tutulursa, yıllar süren kuraklıkla çatlamış toprağa bir bardak su çalmaktan farklı değil.

Ülkenin ve toplumun tamamının her düzeyde demokratikleşmeye ihtiyacı var tabii (Aleviler, ceza kanunu, protesto hakkı, vs.), ama bir kısmı, araya giren Gezi’nin gaz bulutu altında da olsa dokuz aydır ne konuşuyoruz biz? Kürt meselesi. Muhteşem yüzyıl şekerlemesi tadındaki “tarihî” sıfatıyla anılan bu paketin “çözüm süreci”ne de deva olacağı söyleniyordu. Kürtler, Ahmet Türk’ün deyişiyle “içi boş kabak” buldu. Üstelik içi boş olan, balkabağı da değil, dolmalık olandan. Eh, Kürtlere neden kabak tadı verdiğini anlamak zor değil bu paketin ve AKP hükümetinin açılım destanlarının.

Kürt sorununu çözmeden bırakmak (benim çözümden anladığım, Kürtlerin tatmin olacağı, kendilerini memnun hissedeceği bir durumdur; Alevi çözümü de Alevilerin memnun olacağı durumdur, vs.) artık mümkün olmadığına göre, en temel noktadan başlamak gerekir; isimden. Çocuklara, yerleşimlere Kürtçe isim koymaktan bahsetmiyorum, sorunumuzu “dürüstçe, mertçe, Türkçe” isimlendirmekten bahsediyorum.

PKK ile müzakere

Silahlar sustuğuna göre (peki, hükümetin “çabası”nı da takdir edelim), Kürt sorunu konusuun ismi şudur: PKK ile müzakere. Hükümetin ağzından bu isimde bir sorun duyduk mu biz? Duymadık. Şunları duyduk: MİT İmralı ile görüşüyor, çözüm süreci, barış süreci…

Samimi olmadan hükümet bu sorunu çözemez. Samimi olduğunu göstermenin ilk yolu da sorunun adını koymak; meseleye, hıyar erkeklerin “gayrımeşru” çocuğundan sıyrılmak için takındığı yoksayma tavrıyla yaklaşmaktan vazgeçmektir. “Tarihî Demokratikleşme Paketi”, bu samimiyetten, isim verme cesaretini göstermekten kaçışın bir yolu gibi görünüyor. “PKK ile Barış Görüşmeleri” başlığının veya isminin seçime doğru gidilirken işine yaramayacağını düşünüyor herhalde.

Bu işin neden böyle çözülemeyeceğini ve hükümetin samimiyetsizliğini karşılaştırmalı bir şekilde göstermek istiyorum size. Şu anda dünyanın bize göre iki ucunda iki barış müzakeresi yürüyor: Filipinler hükümeti ile Moro İslami Kurtuluş Cephesi (MILF) gerillaları arasında ve Kolombiya hükümeti ile Colombiya Devrimci Salıhla Güçleri (FARC) arasında.

Her üç ülkenin son derece farklı özellikleri var şüphesiz, ama üçünde de uzun yıllardır gerilla mücadelesi sürüyor, üçünde de onbinlerce insanın canına kıyılmış (Kolombiya’da öbür ikisinin üç katı kadar, 120 bin). Bununla birlikte, uluslararası konjonktürün de cilvesiyle her üç ülkede de son barış adımlarını aşağıyukarı aynı tarihlerde attı: 2012 sonunda. Her üçünde de daha önce de barış müzakerelerine başlanmış, ama başarı sağlanamamıştı. (Filipinler, Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi ile 1977’de bir özerklik anlaşmasına varmıştı.)

Üç ülkedeki sorunlar da farklı. Kolombiya’da FARC, rejimi değiştirmeyi amaçlayan Marksist-Leninist bir örgüt olarak mücadele etti. Asıl olarak kırsala dayanıyordu, on yıl önceki müzakerelerden bu yana taleplerini geriye çekti ve şimdi müzakerelerdeki temel direnç noktası toprak reformu (anlaşma sağlandı).

Filipinler’de ise Moroların yaşadığı Mindanao’daki özerk yönetim sorunu çözmekten ve talepleri karşılamaktan uzak olduğu için şimdi daha geniş bir özerk bölge, daha geniş yetkiler (Şeriat’a dayalı yargının geliştirilmesi ve genişletilmesi dahil), zenginliğin yeniden paylaşılması temelinde yeni bir yapıya gidiliyor.

Bu farklılıklara rağmen, hazırladığım aşağıdaki tabloda da göreceğiniz gibi bu iki ülkede yürüyen müzakereler arasında çok büyük benzerlikler var ve Türkiye’de yürü(me)yen “müzakere”ye de hiç mi hiç benzemiyor. Buradan bir ders çıkarmalıyız.

Birkaç temel noktaya dikkat çekip sizi tabloyla başbaşa bırakayım. Kolombiya-FARC görüşmelerinde gizliliğe çok daha büyük bir önem veriliyor, ama yine de her iki tarafın temsilcileri halkı gelişmelerden haberdar ediyor. Dahası, müzakereler başladıktan kısa bir süre sonra 2012 Kasım sonunda, resmi belgelerin, yazışmaların yayınlandığı, halkın da müzakerecilere önerilerini iletebildiği yeni bir internet sitesi oluşturuldu. Kolombiya’daki müzakereleri takip eden derlitoplu iki internet sayfası daha var: http://colombiapeace.org/ ve http://www.colombia-politics.com/category/peace-talks/.

Filipinler’de ise devlet başkanlığının resmî internet sitesine bağlı Barış Süreci Başkanlık Danışmanlığı’nın sitesi sadece bu işe ayrılmış. Önceki barış müzakerelerini, varılan anlaşmaları ve şu anda yürüyen görüşmeleri adım adım takip edebilirsiniz.

Ayrıca, her iki müzakere sürecini takip eden ve deneyimlerini paylaşıp birbirlerinin tecrübelerinden faydalanmalarını sağlayan, dört kıtadaki birçok ülkede faaliyet gösteren Conciliation Resources’un internet sitesi de çok iyi bir kaynak.

Türkiye-PKK “müzakereleri” için derlitoplu bilgi bulmanız galiba imkansız. Bu imkansızlık, benim beceriksizliğimden kaynaklanıyor olabilir, ama Kolombiya ve Filipinleri bulabildiğime göre, arşive önem vermeyişimiz ve bilgiyi ne yapacağımızı bilememizle ilgili bir sorun bir yandan. Ama asıl ne devlet, ne siyasi partiler, ne hükümet, ne de sivil toplum kuruluşları yeterince ciddiye almış bu “süreci”. Almamış, çünkü müzakere süreci değil ortada cereyan eden şey.

Müzakere sürecinin nasıl ciddiye alındığını görmeniz için size yalvarabilirmiyim ki şu iki linke bakın:

Filipinler-Moro İslami Kurtuluş Cephesi müzakerelerinde Yol Haritası:  http://opapp.gov.ph/milf/roadmap-bangsamoro

Barış Sürecinin Kilometretaşları: http://opapp.gov.ph/sites/default/files/SONA%202013_FINAL.jpg

Son bir şey: Müzakereler, evet, tarafların heyetleri arasında sürüyor. Fakat paralel olarak halka yayılan ve katkı umulan faaliyetler de yürütülüyor. Mesela Kolombiya’da müzakere sürecini daha ademi merkeziyetçi bir hale getirmek ve sivil toplumun önerilerini almak için hükümetin ve FARC ortak duyurular yapıyor.

Bir başkası, Birleşmiş Milletler ile Kolombiya parlamentosunun her iki kanadında kurulan barış komisyonlarının ortak girişimi sonucu ülke çapında sivil toplum temsilcileriyle yapılan toplantılar. Bu toplantılardan çıkan 546 öneri de Havana’daki görüşmelere sunuldu. Benzer şekilde üniversiteler de bu çabaların içine katılıyor.

Böylelikle hem öneri çeşitliliği, tıkanıklıkları çözecek anahtar sayısı arttırılıyor, hem de meselenin canlı tutulması sağlanıyor. Halkın dışında, teknokratların bildiği ve çözdüğü bir mesele olmaktan çıkarılıyor. Sürecin bu şekilde yürütülmesi, yani halkın seyirci olmaktan çıkıp önerileriyle de katılması, varılacak barışın da en önemli garantörlerinden biridir. Geniş toplum kesimlerini ilgilendiren bu gibi sorunlar, sadece “yetkili” kişilerin müzakereleriyle çözülemez, nihayetinde o geniş kesimler beraber yaşayacak veya beraber yaşamayacak. Her iki çözüm şekli de karşılıklı kitlelerin ilişkisini gerektirir.

Üç tarz-ı müzakere

 

Türkiye

Kolombiya

Filipinler

Hedef

PKK, Kürtlere statü, kültürel haklarının tanınmasını ve özerklik istiyor. (?)

FARC, toprak reformu, özellikle kırsalın radikal biçimde tansformasyonunu ve doğal kaynakların düzenlenmesini istiyor.

Moro İslami Kurtuluş Cephesi, Müslümanların yaşadığı bölgede geniş özerklik istiyor.

İlk temas

2008’de Oslo’da MİT ile PKK heyeti arasında görüşmeler başladı. 2009’da da hükümet bir demokratik açılım ilan etti. Bazı PKK’liler Habur’dan ülkeye girdi. Fakat başka adım gelmedi ve süreç çöktü. MİT, 2012 sonunda, Öcalan’ı ziyaret etti.

Ekim 2010’da hükümet ve FARC temsilcileri gizlice görüştü.

İki taraf Ocak 2012’de görüşüp kapsamlı müzakerelere başlama kararı aldı.

1997’den beri barış görüşmeleri sürüyor. 2008’de Müslümanların bölgesinin sınırları konusunda anlaşmaya varıldı, ama Yüksek Mahkeme anayasaya aykırı buldu.

Hükümetin ilk adımı

Akil insanlar heyetleri.

“Barış Çerçevesi Kanunu”: Silahlı grupların affını öngörüyor, fakat insanlığa karşı suç işleyenleri hariç tutabileceği için tartışmalı. Haziran 2012

Başkan Aquino 2011’de Tokyo’da barış sürecini hızlandırmak için örgütle görüştü.

Ön anlaşma

Yok.

Çatışmanın Bitirilmesi ve Kalıcı Barış Kurulması İçin Genel Anlaşma (kolaylaştırıcılar Norveç ve Küba’nın nezaretinde imzalandı) Ağustos 2012. Anlaşma gizliydi, ama görüşme basına sızınca anlaşma yayınlandı.

Ekim 2012’de bir çerçeve barış anlaşması imzalandı.

Yol haritası

Yok.

(Sadece PKK’ninki var: 1. aşama: ateşkes ve geri çekilme

2. aşama: anayasal ve yasal çerçevenin oluşturulması ve işlemesi

3. aşama: normalleşme

Çerçeve anlaşmada bütün konular ve adımlar ayrıntılı olarak belirtiliyor.

Çerçeve anlaşmada her adım ve konu ayrıntılı olarak belirtiliyor.

 

Anlaşmanın ana noktaları

Bir anlaşma yok.

Toprak reformu, siyasi katılım, silahsızlanma, uyuşturucu meselesi, kurbanların hakları, barış anlaşmasının uygulanması.

. Daha geniş bir otonom bölge oluşturmak

. MILF güçlerinin tasfiyesi

. Demokratik ve insan haklarının garantisi

. Doğal zenginliğin geliştirilmesi ve adil paylaşımı

. Müslüman ahali için Şeriat mahkemelerinin yaygınlaştırılması

Müzakere

MİT elemanlarının yanısıra üç kişilik bir BDP heyeti İmralı’ya gitti. BDP’liler Öcalan’ın mesajlarını Kandil’e, Kandil’inkileri İmralı’ya taşıyor.

Oslo’da başladı 17 Ekim 2012. Ertesi gün bir ortak açıklama yapıldı. Heyetlerarası görüşmeler 6 Kasım 2012’den beri Havana’da içinde sürüyor. Toprak reformu ve gerillaların siyasete katılımı konularında anlaşma sağlandı.

Ekim 2012’den beri Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da yürüyor.

Geçiş Süreci Düzenlemeleri ve Yöntemleri ile Gelir yaratma ve servet paylaşımı konularında anlaşmaya varıldı.

Heyet başkanları

MİT! Öcalan? BDP?

Heyetler yok, hükümet ile PKK arasında siyasi müzakere de yok. Hükümetin kimseyle müzakeresi yok.

Hükümet: Humberto de la Calle (Eski Devlet Başkanı Yardımcısı)

FARC: Ivan Marquez ve Jose Santrich (kod adları)

Hükümet: Miriam Coronel-Ferrer (barış çalışmaları konusunda uzman siyaset bilimi profesörü)

Moro: Ghazali Jaafar (MILF başkan yardımcısı)

Çatışma

21 Mart 2013’te,  Nevruz’da, Diyarbakır’da Öcalan’ın mesajı okunduktan sonra PKK tektaraflı ateşkes ilan etti. Hükümet de fiilen operasyonları durdurdu.

FARC ateşkes önerdi. Hükümet, ateşkesin ancak görüşmeler üçüncü aşamaya ulaştığında mümkün olabileceğini açıkladı. FARC 2012 sonunda iki aylık ateşkes ilan etti. Şu anda müzakere çatışmalarla beraber yürüyor.

Ocak 2012’den beri çatışma yok.

Arabulucu / Gözlemci

Yok

Küba / Venezuela ve Brezilya

Malezya

Başka örgütler

Yok

ELN (Ulusal Kurtuluş Ordusu) ile de görüşmeler başladı.

Komünist Parti’nin silahlı kolu Yeni Halkın Ordusu ile de görüşmeler başladı. Moro Ulusal Kurtuluş Ordusu’ndan kopan gruplar aktivitelerini sürdürüyor.

 

Kolombiya’da 2014 Mart’ında başkanlık seçimi var, Mayıs’ta da parlamento seçimi ve Devlet Başkanı Juan Manuel Santos, paket maket açıklayarak değil, harbi bir görüşmeyi ısrarla sürdürerek ve bir an önce barış için belki de biraz acele etmek için bastırarak oy almak istiyor.

Filipinler’de de barış müzakeresi bir bakıma seçimlere ayarlanmış. Devlet Başkanı Benigno Aquino 2106’da seçime girecek ve müzakerelerin de 2016’da tamamlanması öngörülüyor. Ve öngörülen herşey de kağıt üstünde görünüyor ve müzakere de yürüyor. Paket yok; anlaşma var, müzakere var.

Dolayısıyla, “Başbakan Erdoğan tarihî demokratikleşme paketini açıkladı” kabilinden yöntemlerle ne Kürt sorunu çözülebilir, ne de “ümmet-i İslam kurtulur”. Akil insanlar heyetleri iyiniyetli bir girişimdi belki, ama çok yetersiz. Devam etmeliydi, genişleyerek devam etmeliydi ve tabii başka esaslı hamlelerin yanında yer almalıydı. Akil insanların fikirlerinden ziyade (onlarınkini heryerde duyuyoruz) sokaktaki, tarladaki insanların fikirlerini duymaya çalışmalıydı, çalışmalı.

Gerçek bir müzakereye başlamak için geç bile kalındı, ama AKP seçim hesabı yapıyorsa, çok geç olacak. Konjonktür iyice sıkıştıracak: Irak Kürdistanı, Rojava (Suriye Kürdistanı)… Son derece serinkanlı bir örgüt, PKK, ve çözümün bir yırtılışla ortaya çıkmaması için son derece olgun davranan bir Kürt halkı var karşında. AKP hükümeti bu serinkanlılığı ve olgunluğu istismar ediyor şu anda. Erdoğan, Abdullah Öcalan’la değilse de Kandil’deki PKK liderleriyle görüşmeli. Anlattığım iki örnekte de olan bu.

(Bir Kürt arkadaşımın dediği gibi, “bu ‘muhatap’ alma meselesinde  Kürt tarafının bir hayli payı var. Ben ‘tek ve otoriter’ tarafım yaklaşımı Kürt toplumunu tam arkasına alamadığı ve harekete geçiremediği gibi, sorunu devlet ve Kürtler — belki daha doğru çizgi izlense bütün ahali — eksenine oturtamıyor”. Sadece Öcalan ve PKK ile görüşerek meselenin neden çözülemeyeceğinin bir anlatımı için: Kürt sorununa çözüm sorunu)

Hükümet samimi bir adım atabilirse dünya yardım edecek. Ama bizim başbakanımız, dünyadan bize hayır gelmeyeceğini, sadece şer geleceğini söyleyip duruyor. Biz bize yeteriz, biz bize benzerizle olmuyor işte.
Yetmediğimiz gibi, benzemiyoruz da.

Yorum yazın