Doğa

“Hükümet Marmara’da deprem gözlem istasyonlarına onay vermedi”

Yazan: Yasemin Mina Ulubelen
Nuran Talay

Marmada’da deprem gözlem istasyonları kurulmasına hükümetin destek vermediğini belirten Prof. Görür Başbakan’dan da cevap alamadığını söylüyor.

17 Ağustos 1999 depremi ardından İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi tarafından Marmara Denizi’ndeki fay hatlarının incelenmesi, gözlemlenmesi ve üç boyutlu resimlerinin çekilmesi için kurulan ekibin başkanı Prof. Dr. Naci Görür hükümet destek vermediği için Avrupa Birliği’nin deniz altı deprem gözlem istasyonları kurulmasını öngören programa katılınamadığını açıkladı.

2004’te Güney Asya’da yaşanan, deprem ve 250 bin kişinin hayatını kaybettiği tsunami felaketinin ardından, Avrupa Birliği kendi çevresinde yer alan (Baltık, Kuzey Denizi, Manş Denizi, Akdeniz vb.) denizlerin tamamına, deniz altı gözlem istasyonlarını kurma kararı aldı. Proje kapsamında iki farklı çalışma geliştirildi: Sualtına gözlem istasyonlarının kurulmasını öngören ESONET (European Seas Observatory NETwork) ve kurulan gözlem istasyonlarının yönetimi ve kontrolünü sağlayacak olan EMSO (European Multidisciplinary Seafloor Observation).

“Başbakan’a mektubum cevapsız kaldı”

Projenin gerçekleşmesi ve dört yıl boyunca işletilmesi için gerekli harcama miktarının 11 milyon avro olduğunu söyleyen Görür, TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in geçmişte kendisini arayarak konuyla ilgili görüşme talebinde bulunduğunu söylüyor. Proje kapsamında görüşmeler yaptıklarını anlatan Görür, birkaç aylık ortak çalışma sürecinin ardından, hükümet tarafının görüşmelerini sonlandırdığını ifade ediyor. Naci Görür konuyla alakalı olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazdığını ancak cevap alamadığını da ekliyor. Hükümetin hiçbir neden göstermeden reddettiği projeyi daha sonra Devlet Planlama Teşkilatı’na (DPT) sunan Görür, buradan da olumlu cevap alamadıklarını belirtiyor.  

Prof. Görür, meydana gelebilecek deprem ve tsunami felaketlerinin önceden tahmin edilebilmesini öngören bu projeye, İTÜ Maden Fakültesi’nin de başvuruda bulunduğunu ve Marmara Deniz’inin bir iç deniz olmasına rağmen projeye dâhil edildiğini anlatıyor. Projenin Türkiye temsilcisi seçilen Prof. Dr. Naci Görür, bir süre sonra Avrupa Birliğinin kendisine “hükümet desteği şart” dediğini ve bu nedenle projeden ayrılmak zorunda kaldıklarını belirtiyor. Tüm çalışmalarına rağmen devlet desteği alamayan Naci Görür, “Artık pes ettim”diyor.

Marmara için tehdit: Göç zinciri

1999’dan sonra Marmara Denizi’nin tehdit altına girdiğini belirten Prof. Dr. Naci Görür, bunun nedenini, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın (KAF) kırılması ve stresi transfer etmesi olarak görüyor. Fay hatları kırıldığında, yapısı gereği ortaya çıkan gücü, batısında bulunan diğer bir fay hattına aktardıklarını anlatıyor. Yani deprem meydana geldiğinde, depremi oluşturan fay hattının batısında yer alan diğer bir fay hedef haline geliyor. Buna ‘göç zinciri’ deniyor.

Görür, Türkiye’de bu zincirin; 1939’da Erzincan, akabinde 1942-43’de Reşadiye-Erbaa,  sonrasında 1957-1967 tarihleri arasında Abant üzerinden Adapazarı’na ulaştığını, son olarak 1999’da Düzce-Gölcük Körfezi’ne geldiğini belirtiyor. Bu jeolojik oluşumun, Marmara’nın altına çok ciddi bir güç yüklediğini ve bölgenin doğusunda yer alan, Bingöl Karlıova’dan çıkan bir fayın, Marmara Denizi’ne gelerek burada, Ganos Yayı’yla birleşip, Ege’ye kadar giden bir hat oluşturduğunu belirtiyor.

“Deniz altında depremin tekrar etme periyodu 250 sene olarak hesaplanır. Bunlar istatistiksel verilerdir. Tarihsel çizelgelere baktığımızda, 250 senelik yeniden üretim süreci 2016’da doluyor,” diyor Prof. Görür. Körfezin Marmara çıkışına kadar gelen depremlerin, batıda İstanbul’u da içine alan bölgeleri tehdit ettiğinin belirten Görür, burada meydana gelebilecek depremin büyüklüğünü en az 7,2 en çok 7,6 olarak ifade ediyor.   

Deniz altında neler yapılabilir?

Deniz tabanında tespit edilen bu hareketlenmeleri, uzun vadeli incelemek ve takibini sağlamak için ‘denizaltı gözlem istasyonlarının’ önemli olduğunu vurgulayan Görür, bu teknolojinin yaygın olarak kullanıldığını söylüyor. Konuyla ilgili yapılan kapsamlı çalışmalar sonucunda, istasyonlarının kurulması gereken noktalar ise şöyle tanımlıyor:
1) İzmit Körfezi’nin Marmara Denizi’ne açıldığı, Yalova’nın kuzey kıyısındaki fayın hemen üzeri,
2) Büyükada açıklarında, fay hattının üzeri,
3) İmralı Adası açıklarındaki Orta Marmara Çukuru. 

(YMU/ND/GT)

Sualtı deprem “tedbir” istasyonu

Deprem araştırmalarında kullanılan gözlem istasyonları, tamamen çelikten yapılan ve içlerinde sensor yumakları bulunan cihazlardan oluşuyor. Bu aletler harita üzerinde belirtilen yerlere konuyor ve yer kabuğunun deniz altında kalan kısımlarında meydana gelen en küçük hareketleri bile kayıt altına alıyor.Meydana gelen hareketlerin, gaz ve su gibi oluşumların kimyasını, fiziksel parametrelerini, sıcaklığını, tuzunu çevredeki basıncı, sıcaklığını, basıncını ölçebiliyor. Toplanan veriler bilgisayar ekranlarına yansıyor ve böylece bilim adamları verileri kayıt altına alıp, dosyalama yapabiliyor. Böylece herhangi bir değişim olduğunda kolayca tespit edilebiliyor.

Naci Görür konuyla ilgili olarak, “Normal zamanda günde 50 hareket olurken bir anda 1000 hareket ölçülmeye başlandığında, anlayacaktık ki bir terslik olabilir. Böylece gerekli yerlere haber verip, alarm durumuna geçecektik. İlla deprem olacak diye bir kaide yok ama tedbirli davranacaktık. Üstelik sadece deprem değil, bölgenin canlısını, deniz suyunu, ilkim değişikliklerini de araştırabilecektik. Yani tek bir alet birçok farklı konularda bizlere bilgi verecekti. Fiziksel ve kimyasal parametrelerini sürekli ölçerek rapor edebilecektik. İstasyonların başında bilim adamları olacak, sürekli takip edecek ve gelen her veriyi haritalayıp raporlandıracaktı. Online olarak bütün veriler bizlere gelecekti” diyor.

 

Yorum yazın