Genel

Hiç Türk hapishanesinde bulundun mu?

Yazan: Görkem Keser

İsrail ve Türkiye arasında, iki hafta önce yaşanan “koltuk krizi” bizzat kriz yaratıcısının özür dilemesiyle aşıldı. Konu saçma sapan yerlere gitse de, krizin çıkış noktası İsrail’in Kurtlar Vadisi Pusu dizisindeki bir sahneden duyduğu rahatsızlıktı. Söz konusu sahnede Polat Alemdar, İsrail Büyükelçiliği’ne baskın yapıyor ve vurduğu kişinin kanı Davut yıldızına sıçrıyordu. Polat, “Burası yabancı bir ülke […]

İsrail ve Türkiye arasında, iki hafta önce yaşanan “koltuk krizi” bizzat kriz yaratıcısının özür dilemesiyle aşıldı. Konu saçma sapan yerlere gitse de, krizin çıkış noktası İsrail’in Kurtlar Vadisi Pusu dizisindeki bir sahneden duyduğu rahatsızlıktı.

Söz konusu sahnede Polat Alemdar, İsrail Büyükelçiliği’ne baskın yapıyor ve vurduğu kişinin kanı Davut yıldızına sıçrıyordu. Polat, “Burası yabancı bir ülke toprağı. Bu yaptığınız savaş suçudur” diyen İsrailli görevliye, “Hep siz mi savaş suçu işleyeceksiniz” cevabını veriyordu.

İşin ilginç tarafı Türkiye’nin, tam da İsrail’in şikayetçi olduğu konudan mustarip ülkelerin başında gelmesiydi. Yakın zamana kadar İstanbul ve Anadolu’nun fon olarak kullanıldığı hemen tüm filmlerde Türkler, hâlâ fes giyen, çarşafla örtünen insanlar olarak yansıtıldı. Ermeni sorunu ve Kıbrıs meselesi, politik sinemanın sıklıkla başvurduğu temalardı. Türkiye’ye en büyük anti-propaganda golünü atan Geceyarısı Ekspresi’nin 1978’de gösterime girmesinden sonra imajımız daha da sertleşti. Hapishane denince neredeyse ilk akla gelen ülke Türkiye oldu.

Bu film, dünyadaki Türk ve Türkiye imajına o kadar büyük bir etkide bulundu ki, bize eleştirel yaklaşan bir yapım gündeme geldiğinde “ikinci bir Geceyarısı Ekspresi olur mu” endişesi yaşandı.

HaberVs, Türk imajında “delik açan” uluslararası yapımları derledi.

Terörist Türkler

Yedi sezon süren ve Türkiye televizyonlarında da gösterilen Amerikan aksiyon dizisi 24’te Türk terorist karakterlerinin bulunması, özellikle ABD’de yaşayan vatandaşlarımız arasında büyük rahatsızlık yaratmıştı. Türkiye`nin Washington Büyükelçisi Faruk Loğoğlu dizinin gösterildiği Fox TV yönetimine mektup yazarak, Türkiye’nin yanlış tanıtıldığını dile getirmişti. Üçüncü sezonunun yayınlandığı 2005’te yaşanan bu gelişmeler üzerine, dizinin yapımcısı ve başrol oyuncusu Kiefer Sutherland (Jack Bauer), ekranlardan “Amacımız kimseyi üzmek değil” açıklamasında bulunmuştu.

Türk hapishanesi ve komedi

Bir “sitcom” (durum komedisi) klasiği olan ve Türkiye’de de uzun yıllar gösterilen Seinfeldde Geceyarısı Ekspresi’ne binen yapımlar arasında yer almıştı. Dizinin baş karakteri Jerry Seinfeld, Costanza ile kredi kartı şifresi ve güvenlik konusunda tartışırken şöyle söylemişti: “Geceyarısı Ekspresi’ni hatırla. Türkiye’de bir hapishanedesin ve kurtulmak için tek şansın şifreni söylemek. Yine de söylemez misin?”

Bir başka ünlü Amerikan “sitcom”u “Who İs the Boss”ta da hapishane göndermesi yapılmıştı. Morali çok bozuk olan Mona isimli karaktere şu soru sorulur: “Bu ne hal, neredeydin? Türk hapishanesinde mi?”

Hapishane sohbeti, tüm zamanların en başarılı komedi filmlerinden, 1980 yapımı, Uçak’a (Airplane) bile girmişti. Kokpite giren küçük bir çocuk pilot ile sohbet etmeye başlar. Pilotun çocuğa yönelttiği anlamsız sorulardan biri de “Hiç bir Türk hapishanesinde bulundun mu”dur.

Ermeniler adalet bekliyor

“Türklerin Ermenileri nasıl öldürdüklerini” anlatan Tarlakuşu Çiftliği, başarısıyla olmasa da konusuyla kendinden söz ettirmeyi başaran bir film oldu. 1915’te Ermeni bir ailenin Jön Türkler tarafından sürülüşünü bir Türk-Ermeni aşkı etrafında aktarıyordu. Sert sahneler vardı. Türk asker, Ermeni bir adamın kafasını kesip, karısının kucağına atıyordu örneğin. Film “Ermeniler hâlâ adalet bekliyor” yazısıyla bitiyordu.

İtalyan yazar Antonia Arslan’ın aynı isimli romanından, İtalyan Taviani kardeşler tarafından sinemaya uyarlanan bu film Türkiye’de gösterilmedi. Ancak film 2007’de henüz Berlin Film Festivali’nde gösterime girmeden önce der Spiegel’de çıkan yazıya göre “olaylar çıkması bekleniyor”du.

Filmin ikinci bir Geceyarısı Ekspresiolmasından korkuluyordu. Ancak sinemada beklenen ilgiyi görmedi. Türkiye, siyasi bir tartışma başlatmayı amaçlayan Spiegel’in tuzağına düşmedi. Filme tepki vermeyen Türk Dışişleri, sadece Alman Haber Ajansı’nin (DPA) 2008’de yaptığı bir haberle ilgili düzeltme yapma ihtiyacı duydu. Berlin Büyükelçisi Mehmet Ali İrtemçelik DPA’nın haberinde geçen “BM, uzun hazırlıkla yapılan katliamı soykırım olarak değerlendirmektedir” ifadesinin düzeltilmesini talep etti.

Ermeni meselesine değinen diğer bir yapım ise, James Cameron’un yönettiği 1995 tarihli Tuhaf Günler (Strange Days) isimli sinema filmiydi. Filmde, gelecek için yapılan kehanetlerden biri Türkiye’nin Ermenistan’a tazminat ödemesinin kesin olması yönündeydi.

Homer Simpson ve Kıbrıs

Televizyon tarihinin en uzun süreli çizgi yapımı The Simpsons da, Türklere uzak kalmadı… Dizinin 2005’te yayınlanan “Mobile Homer” isimli bölümünde Simpson kardeşler Bart ve Lisa, limandan ayrılan bir Türk şilebine düşerler. Baba Homer, çocuklarını kaçıran geminin pala bıyıklı kaptanına şöyle bağırır: “Çocuklarımızı geri getirin Kıbrıs’ı bölen aptallar!”

Anne Marge, bagajlarında bulunan mantar çorbası konserveleri sayesinde kaptanı geri dönmeye ikna eder. Daha ziyade Yunan aksanıyla konuşan kaptan Marge’ın akıllı bir kadın olduğunu ama Lübnanlı bir fahişe gibi giyinmesinin utanılacak bir durum olduğunu söyler. Bir sonraki sahnede Simpson ailesi darbuka, zurna ve ud eşliğinde egzotik Doğu ezgilerinin icra edildiği geminin güvertesindedir. Bart, gemicilerle futbol oynamaktadır.

Yemekte, geminin “bıyıklı” tayfalarından biri Marge’ın yemeğine haşhaş karışmış olduğunu söyler. Kafası iyi Marge tayfaya “Hangisi önce geliyor: Kuş (hindi) olan Türkiye mi, yoksa sizler mi? Cevap vermek istemiyorsanız bunun üzerinde düşünün” der. Bölüm İstanbul not Constantinopleşarkısıyla sona erer.

Kıbrıs Rum Yönetimi Sözcüsü Kipros Hrisostomidis, Homer’ın sözleri üzerine “Türkiye ile Kıbrıs arasındaki ilişkileri değiştirmez” açıklaması yapmıştı.

Fesli adamlar, çarşaflı kadınlar ve pislik

Sinemanın erken dönemlerinde Türkiye’ye yapıştırılan “fesli adam, çarşaflı kadın” klişesi de son yıllara kadar güncelliğini korudu. Yine gişede başarı sağlayan, 1987 yapımı Üç Adam Bir Bebek (3 Men and a Baby) filminde Türkiye’den arayan adam telefonu bir saat boyunca düşüremediğinden bahsederken arka planda fes giyen adamlar, çarşaflı kadınlar ve develer görünür.

2003 yapımı, Kate Hudson ve Naomi Watts’ın başrolünü oynadığı Le Boşanma (Le Divorce) filminde de Türkiye hâlâ “pis Doğu”dur. Karakterlerden biri, “Burada musluk suyu içilir mi” diye sorar. “Burası İstanbul ya da Kahire değil” yanıtını alır.

Nedeni anlaşılmasa da Türk lezbiyenleri de bu pistir! Bir başka Amerikan “sitcom”u “How I Met Mother”ın üçüncü sezonunda, Robin isimli karakter bacaklarındaki kıllardan şikâyet ederek kendini Türk lezbiyenlerine benzetir.

Yorum yazın