Yaşam

Hem elde hem belde

Yazan: Ahmet Şık

Silah bulundurma yaşının düşürülmesini öngören yasa tasarısı herkesin gündeminde. Birkaç gündür gazete manşetlerinden duyurulan haberlere bakılırsa TBMM Silah Alt Komisyonu’nun, silah lobilerinin isteği doğrultusunda yasa tasarısında yaptığı değişiklikler sadece silah bulundurma yaşını 18’e düşürmekle kalmıyor. İsteyen 5 silah ruhsatı alabilip bu silahlardan ikisini de üstünde taşıyabilecek. Eski sabıkalılara da silah bulundurma izni veren tasarıyla silah […]

Silah bulundurma yaşının düşürülmesini öngören yasa tasarısı herkesin gündeminde. Birkaç gündür gazete manşetlerinden duyurulan haberlere bakılırsa TBMM Silah Alt Komisyonu’nun, silah lobilerinin isteği doğrultusunda yasa tasarısında yaptığı değişiklikler sadece silah bulundurma yaşını 18’e düşürmekle kalmıyor. İsteyen 5 silah ruhsatı alabilip bu silahlardan ikisini de üstünde taşıyabilecek. Eski sabıkalılara da silah bulundurma izni veren tasarıyla silah bulundurmak ve taşıyabilmek için artık heyet raporu da gerekmiyor. Böylece silah ruhsatı isteyenlerin nörolojik, psikolojik ve fiziki rahatsızlığı olup olmadığına dair tam teşekküllü bir hastaneden almaları gereken altı kişilik heyet raporuna ilişkin hüküm de ortadan kaldırılmış oluyor. Konuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin karşı çıkmasına rağmen silah lobileriyle ilgileri bulunduğu öne sürülen millettvekillerinin bu konuda yaptığı baskılar nedeniyle Silah Alt Komisyonu 4 Ağustos 2009’dan bu yana görüşülen tasarıda tartışma yaratan değişikliklere imza attı. Bulunması, satın alması en kolay silah olduğu için yaygın olarak kullanılan pompalı tüfek taşıma yaşının 18’e düşürülmesinden karlı çıkacaklar ise sadece silah üreticileri ve satıcıları olacak. Hürriyet gazetesinda konuyla ilgili bugün (13 Aralık 2010) Sefa Kaplan’ın imzasıyla yayımlanan habere göre Silah Üreticileri, Satıcıları ve Sevenleri Derneği (SÜSASD) Başkanı Cuma İçten tasarıyı neden desteklediğini, “İç savaş çıkarsa silah gerekir, Boşnaklar silahlanmış olsaydı Sırplar bu kadar kolay katliam yapabilir miydi?” diyerek açıkladı.

10 milyon silah var
Bireysel silahsızlanma için çalışan Umut Vakfı’nın 2009 istatistiklerine göre, son 10 yılda silah sayısı 10 kat artmış durumda. Türkiye’de, ortakama her 65 kişiden birinin silahı olduğu belirtilen istatistikleri göre ruhsatlı silah sayısı 2,5 milyon, ruhsatsız silah sayısı 7.5 milyon civarında. Ancak bu rakamların gerçek verileri yansıtmadığı ve silah sayısının çok daha fazla olduğu da vurgulanan bir gerçek çünkü Emniyet Genel Müdürlüğü’nün (EGM) verilerine göreyse Türkiye’deki ruhsatlı silah sayısı 601 bin’in biraz üzerinde. Yine EGM’nin istatistiklerine göre ateşli silahlarla işlenen suçların yüzde 75’i de ruhsatsız silahla işleniyor. Her yıl yarısı ateşli silahla işlenen cinayetlerde ortalama 3 bin kişi ölürken 12 bin kişi de yaralanıyor. Aile içi şiddet ve eş öldürme olaylarının ise silah kullanma oranı yüzde 40 civarında. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, medyada “maganda terörü” olarak adlandırılan cinayetlerde ise yılda 500’den fazla kişi ölüyor ya da yaralanıyor.

Yasalar zaten yetersiz
Bakırköy Psikiyatrik Araştırmalar ve Tedavi Merkezi Koordinatörü uzman psikiyatrist Ayhan Akcan’ın geçmiş yıllarda yaptığı bir araştırmaya göreyse Türkiye’ de ruhsatlı silah alanların sadece yüzde 14’ü psikiyatrik muayeneden geçiyor. Bu da sadece büyük şehirlerde oluyor. Görevli hekim sayısı da çok az. Bir hastaneden olumsuz rapor alan, başka bir devlet hastanesinden olumlu rapor alabiliyor. Araştırmaya göre, başvuranların yüzde 70’i gereksiz yere silah alıyor. Ruhsat süresini uzatmaya gelenlerin yüzde 80’i silah aldığına pişman. Gelenin üçte biri öfkeli, yarısı gösteriş için silah alıyor. Üçte biri şüpheci. Çoğu 10 yıldır İstanbul’da. Doğu Anadolu ve Karadeniz kökenli. Mevcut tasarı silah kullanma yaşını 18’e düşürmesine rağmen Akcan’ın araştırmasında şu anda 21 olan yaş sınırının 28’e çıkarılması öneriliyor. Diğer öneriler ise şöyle: “Meskûn mahalde ateş etmenin cezası dört yıldan başlamalı ve paraya çevrilmemeli. Ciddi sağlık muayenesi yapılmalı. Hastaneler arası veri tabanı oluşturulmalı. Bir hastaneden olumlu rapor alamayan, başka hiçbir hastaneden rapor alamamalı. Ruhsat almak isteyenler gerekçesini ispatlamalı. Üç gün içinde ruhsat veriliyor. Bir aya çıkmalı. Çünkü çoğu öfkelenerek silah almak istiyor ve kısa sürede ediniyor.”

Silah reklamı yapan antimiltaristler!
İnternetin yaygınlaşması ve sosyal medya ağlarının çoğalmasıyla birlikte ırkçılık, farklılığa saygısızlık gibi şiddet içeren fikirlerin artış göstermesine karşın tasarının getirdiği yeni hükümlerden biri de internette silah reklamına izin verilmesi oldu. Gerçi bu izin olmadan da internet üzerinden bırakın reklamı silah alışverişi yapmak bile mümkün. Yüzlerce forum sayfasında silahların teknik özelliklerinden tutun da nereden kaça alınabileceği anlatılıyor. Son yılların gözdesi facebooktaki profil fotoğraflarını ateş ederken çekilmiş olanlar süslüyor. Gazetelerde ise boy boy silah reklamları yayımlanıyor. İlginç olan ise özellikle Ergenekon soruşturmaları süreciyle birlikte haklı olarak ordunun siyaset sahnesinden çekilmesi için canla başla çalışan kimi medya organlarının bu antimilitarisit tutumlarına karşın en çok silah ve pompalı tüfek reklamına yer vermeleri de ilginç bir tezatlık oluşturuyor. Bu konuda her gün logosunun yanına pompalı tüfek reklamı alan Akit ile insert olarak silah reklamı yapan Yeni Şafak gazetelirinin eline kimse su dökemiyor.

“Yaşam hakkı için silah”

Yeni tasarı internet üzerinden reklamı da özgür kılıyor ama zaten yıllardır varolan bir uygulama resmiyet kazanmış olacak. Bunun ilginç örneklerinden biri de internet üzerinden örgütlenen Bireysel Silahlanma ve Savunma Hakkı (BSSAH) adlı grup. “Bireysel silahlanmanın yaşam hakkı” olduğundan yola çıkan grubun internet sitesinde Eflatun’un “Bir toplumda suç varsa orada adalet yoktur” sözüne yer verilirken bu adaletin silahla geleceği de açıklanıyor sitede: “BSSAH, vatandaşlar için güvenlik ve silahlanma hakkını talep eden, çıkar amacı olmayan sivil bir girişimdir. Silahlanmanın ve güvenlik hakkının en temel insan hakkı olduğunu savunan BSSAH, faaliyetlerini gönüllüler aracılığı ile yürütmektedir.”

Silahlanma insan hakkıymış

İnsanları öldürmekte kullanılan silaha sahip olmanın en temel insan hakkı! olduğunu okuyunca siz de şaşırmış olmalısınız. Ama arkadaşlar Silahı sevdikleri kadar okumayı da seviyor olmalılar ki derslerine çalışmış. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin, “Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır” denen 3. maddesi ile “Kimsenin özel yaşamına, ailesine konutuna ya da haberleşmesine karışılamaz” denilen 12. Maddeleri bu hakkı düzenlermiş. Türkiye’nin, özellikle de insan hakları alanında yaşanan ihlaller nedeniyle sıklıkla yüklü tazminat cezaları ödediği AİHM’nin kurallarını belirleyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Her kişinin özgürlük ve güvenliğe hakkı vardır” ve “Herkes özel ve aile yaşamına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir” diyen 5 ve 8. maddeleri de bu kovboy özentilerinin yanındaymış sitede yazanlara göre.

Kurtuluş savaşını yapanların torunları silahlanın
Şaşırdınız mı? Daha bitmedi. Birçok ulvi düşüncesi var arkadaşların. Gören herkesin, “Keşke benim de bir silahım olsa” diyeceği koca koca fotoğraflarla hazırlanan bannerlerde milliyetçiliği de okşayan sloganlar başlıyor: “Silahlanmak tüm vatanseverler için bir hak ve görevdir”, “Silahlanma hayat kurtarır” , “Silahlanmak özgür olmaktır. Ataların özgürdüler.. Peki ya sen?”, “Hayatımızı kendimizi koruruz. Dakikalar sonra gelecek olan güvenlik gücü değil”. Grup neden silahlanmak istediğini açıkladığı bölümde ise bizi yazıyla bile olsa canevimizden vuruyor: “Bireysel silahlanma, bireysel güvenliğin yanısıra ulusal güvenliğin de en önemil aracıdır. Bireysel silahlanma hakkınıgaspetmek isteyen özel veya tüzel her kişiyi ulusal güvenliğimize tehdit olarak görüyoruz. Hiç kimse, Türk vatandaşının güvenlik ve silahlanma hakkına tecavüz edemez.”
Çok faydalı bilgiler de var arkadaşların dağarcığında. Her şeyden önce büyük dedelerimiz ve nenelerimiz hertürlü silaha sahipmiş ve bu silahlar Kurtuluş Savaşında önemli bir katkı sağlamış. Türkiye’de trafik kazalarında ölen insan saysı silah nedeniyle ölen insan sayısından çok daha fazlaymış. Düşme ve çarpmalar, kesikler, yabancı cisimlerle boğulma veya tıkanma, suda boğulma, zehirlenme,yanıklar ve elektrik çarpması gibi ev kazalarında ölen insan sayısının kaza neticesinde silahla ölen insan sayısından daha fazlaymış hem. Sonra milletvekillerinin önemli bir kısmının ve hatta bireysel silahlanma karşıtı gibi görünen bazı önemli kişilerin bile silah taşıdığı bilgisine yer verilmiş. Doğru söylüyorla da yanlıştan doğru çıkar mı onun yanıtı yok.

Erbabından faydalı bilgiler!
Sitede yazılan talepleri okuyunca insan, TBMM’deki silah yasa tasarısını yapanlar bu kovboylardan mı feyz almış demekten kendini alamıyor. “Halkı, ekonomik imkan ve koşullarına uygun, adil silahlanma ve savunma haklarına kavuşturmak; silah ruhsat harçlarının kaldırılması; taşımaya imkan verecek tek tip ruhsat uygulamasına geçilmesi; halkın legal yollarla ve devlet kontrolünde silahlanabilmesi için; fahiş miktarda yüksek olan tabanca ve mühimmat fiyatlarının, halkın ulaşabileceği adil fiyatlara indirilmesi; halkın, yasadışı mühimmata yönelmemesi için mühimmat istihkakındaki sınırlamanın kaldırılması; ateşli silahlarla ilgili eğitim imkanlarının geliştirilmesi için kanuni ve bürokratik engellerin ortadan kaldırılması; Resmi Kurumların sivil silah satışlarındaki rollerinin gözden geçirilmesi” öncelikli talepleriymiş silah fetişistlerinin. Zaten bu düzenlemeler yapılmadığı müddetçe de Türkiye, yasadışı silah cenneti olmaya devam edecekmiş. İstatistikler başlığı altında yer verilenler de ilginç: Silah satış rakamları, dünya ülkelerinin silahlanma oranları, suç istatistikleri, yerli ve ithal silahların Türkiye’deki ve diğer ülkelerdeki fiyatlarınn karşılaştırılması gibi. Sonra da “Yeni başlayanlar için kalibre seçimi”nden tutun da, silah satış sitelerine dek bir dizi faydalı site öneriliyor. Biz de faydalı bir şey önerelim: “Allah akıl fikir versin.”

Eşitlik yaratacak hak: Silahlanma

Bu garabet girişimin kurucusu Refik Işık’ın yöneltittiğimiz sorulara verdiği yanıtlar sitede yazanlardan farklı değil. Bu işten çıkar gütmediği gibi siyasetçilerden, kamu yöneticilerine hatta bilim insanlarına dek bir çok çevrenin görüşünü aldığını belirten Işık, bireysel silahlanmanın artamasının kötü sonuçlar doğurabileceği fikrini doğru bulmadığını tam aksine olumlu olacağını da söylüyor. Çünkü, savunmasız kaldığı için ölen insan sayısı ve suç oranları azalacakmış. Serseri kurşunlarla ölen çocuklar, töre namus gibi kavramlarla öldürülen kadınlarsa hayatın bir parçası Refik Işık’a göre. Zaten bireysel silahlanma karşıtı faaliyet yürütenlerin yabancı devletlerden destek aldığına dair kanıtları da varmış. Silahlanma bilincini halkın tüm kesimlerine yayılmayı hedefleyen bu sosyal sorumluluk projesiyle Türkiye çağdaş ve adil bir yapıya kavuşacakmış. Doğru ya, herkesin elinde silah olması eşitlik yaratıyor haliyle. Bu eşitliği bozan tek şey herkesin kesesine göre bir silaha sahip olabilmesi herhalde.

Silah sektörünün hedefi gençler
Işık’ın yabancı devletlerin güdümünde olmakla suçladığı kurumların başta geleni kuşkusuz Umut Vakfı. Bireysel silahlanmayla mücadele eden Umut Vakfı Başkanı Nazire Dedeman Türkiye’nin genç nüfusunun silah sektörünün iştahını kabarttığını belirterek, “Bu kadar genç yaşta tüfekle tanışmak topluma ne gibi yarar sağlayacak çok merak ediyorum. Silah şiddetin en uç noktadaki göstergesi. Şiddet göstergelerini çoğaltıp uzlaşmayı nasıl arttırırsınız bunu benim aklım almıyor” dedi. TBMM’nin silahla ilgili tasarıyı yasalaştırması halinde durumun daha kötüleşeceğinin altını çizen Dedeman, “Bu tasarıyı masum göstermek isteyenler bizim kadar Türkiye’yi ve şiddeti bilmiyorlar. Şiddet besleniyor. Şöyle bir anlayış var; Suçların büyük bölümü ruhsatsız silahlar ile işleniyor. Yani sanki ruhsatlı olursa işlenmeyecek. Kanunlar suçu önlemek üzere yapılmalıdır. Suç işlendikten sonra takibini kolaylaştırmak için değil” dedi. Vakfın Kamuoyu Bilinçlendirme bölümünden Berna Çapçıoğlu Pehlevan da kanunların, bireysel silahlanmanın önüne geçmek yönünde düzeltilmesi gerekirken tam aksi yönde çalışıldığından yakınıyor. Bireylerin kendi hakkını savunurken, başkalarının hakkını ihlal etmemeleri gerektiğinin altını çizen Pehlevan, BSSAH’nin savunduğunu aksine silaha erişimin engellenmesi halinde suç oranında ciddi bir düşüş yaşanacağını vurguluyor. Ülkeyi ve insanları savunmanın bireylerin değil, bu işi yapan kurumların işi olması gerektiğini söyleyen Pehlevan, “Bireylerin kendi başına otorite oluşturması ve adalet dağıtması gibi bir durum söz konusu olamaz. Bir toplumda, huzuru korumak, adaleti sağlamak bireylerin değil güvenlik kuvvetlerini ve yargının işidir. Silahlanma isteği kültürel bir sorun. Resmi ya da sivil girişimlerin silah edinmeyi kolaylaştıracak girişimleri ise düpe düz cinayete yol açmaktır” diye konuşuyor.

Avrupa ülkelerinde durum
Hürriyet gazetesinda konuyla ilgili bugün (13 Aralık 2010) Sefa Kaplan’ın imzasıyla yayımlanan habere göre İngiltere’de bireysel silahlanmaya kesinlikle izin yok. Avcı ve atış kulüplerine üye olanların av tüfeği sahibi olmak için ise zorlu bir süreci katetmeleri gerekiyor. Fransa’da sadece savunma amacıyla ateşli silah bulundurma ruhsatı talep edilebiliyor. Ruhsat talep edenin ciddi biçimde tehlikede olması gerekiyor.Yunanistan’da ruhsat isteyenin ruhsal durumunun silah taşımaya uygun olduğuna dair doktor raporu şart. Belçika’da ise atış külübüne üye değilseniz silah almayı aklınızdan bile geçirmeyin. Tabii her üye olana da silah yok. Bütün bunlara rağmen Türkiye’de silah almak, bulundurmak ve taşımak TBMM tarafından teşvik ediliyor.

1 Yorum

  • haklılar. diyorsunuz ki korumak devletin işi. peki türkiye gibi devletin bırakın insanları sevgililerinden kocalarından tehdit gören hatta öldürülen kadınları korumak şöyle bir kenarda dursun kadınların suçlandığı bir ülke ile bu konuyu çoktan çözmüş avrupa devletlerini karşılaştıramazsınız bile.

Yorum yazın