Genel

Grev Bisikleti’nin uzun yolu

Yazan: HaberVs

Mustafa Kulelimkuleli@medyakronik.com O meşum Berlin Duvarı yıkıldığından beri Almanya’dan hep benzer haberler geliyor: “Çekirge sürüsü” olarak da adlandırılan uluslararası finans şirketleri, gözlerine kestirdikleri fabrikayı önce ucuza alıyor, sonra iflasa sürüklüyor, sonra da “kâr etmediği için” fabrikayı kapatıp, makineleri satıyor. Şirketler koydukları paradan fazlasını geri almış oluyor böylece. Bu sefer de Thüringen eyaletindeki Bike Systems adlı […]

Mustafa Kuleli
mkuleli@medyakronik.com

O meşum Berlin Duvarı yıkıldığından beri Almanya’dan hep benzer haberler geliyor: “Çekirge sürüsü” olarak da adlandırılan uluslararası finans şirketleri, gözlerine kestirdikleri fabrikayı önce ucuza alıyor, sonra iflasa sürüklüyor, sonra da “kâr etmediği için” fabrikayı kapatıp, makineleri satıyor. Şirketler koydukları paradan fazlasını geri almış oluyor böylece. Bu sefer de Thüringen eyaletindeki Bike Systems adlı bisiklet fabrikasından geldi benzer haber. Onların hikâyesi de diğer fabrikalardaki gibiydi. Ta ki, işinden olacak o 135 işçi, “Hoop, bir dakika, n’oluyor!” deyip, geleceklerine sahip çıkana kadar.
Lone Star adlı şirket, geçen yılın ortasında “kâr etmediği” gerekçesiyle Bike Systems bisiklet fabrikasını kapatacağını açıkladı. Fabrikadaki 135 işçi ise karara itiraz ederek, süresiz grev başlattı ve fabrikayı işgal etti. İşgal tam 115 gün sürdü. Peki, grev ve işgale giden bu süreçte neler yaşandı? Bike Systems fabrikasından bir işçi süreci şöyle anlatıyor:
“Lone Star, eğer işimizi korumak istiyorsak tatil ve Noel parasının kaldırılması gerektiğini söyledi, biz de kabul ettik. Birkaç ay sonra -yine işimizi korumak için- üretimi arttırmamız gerektiğini söylediler, yine kabul ettik. Sonra ücretlerimizden yüzde beş kesinti yapılması gerektiğini söylediler, biz bunu da kabul ettik. Tek düşündüğümüz işsiz kalmamaktı. Ama her tür fedakârlığı yapmamıza, günde 9-10 saat çalışmamıza rağmen, yine de fabrikayı kapatmaya kalkıştılar.”

Sana kırmızı çok yakışıyor!

2007 Ekiminde, yani işgal devam ederken, işçiler kendileri için üretmeye ve fabrikayı da kendileri yönetmeye karar verdiler. Bu motivasyonla dört günde 1837 bisiklet ürettiler. Üretilen parlak kırmızı renkli bu bisikletlere “Strike Bike” yani “grev bisikleti” adı verildi. Grev bisikletleri, Kanada’dan Yunanistan’a, Avustralya’dan ABD’ye, Fransa’ya birçok ülkeden insanın ilgisini çekti. Bu ülkelerden hem dayanışma mesajları, hem siparişler geldi. Ve böylece çalışanlar kendilerini ilk defa böylesine rahat hissetti: “Patron yok, ama herkesin bir görevi var. Eskiden acayip bir baskı vardı. Şimdi zevkle geliyoruz işe. Lone Star zamanında 15 dakika olan molalarımızı şimdi yarım saate çıkardık. Üstelik çalışma saatlerimizi de kendi durumumuza göre belirliyoruz.”
Bir başka işçi ise fabrikadaki değişimi şöyle anlatıyor: “İşgalden dolayı birbirimizi daha iyi tanıdık. Eskiden her bölüm kendi içinde çalışırdı. Ama işgal sırasında hepimiz kaynaştık. Mesela büroda çalışanlarla bir ilişkimiz yoktu. Şimdi ise herkes birbirini tanıyor, birbiriyle konuşuyor. Zaten hepimiz aynı parayı alıyoruz. Saat başına 10 Euro.”

Üretim bandından geçen umutlar

31 Ekim 2007’de fabrika işgali bir şenlikle sonra erdi. İşçiler üretime devam edip, kâr edebileceklerini kanıtlamışlardı. Buna rağmen işveren, Kasım 2007’de fabrikanın içindeki makineleri söktürüp, Macaristan’daki bir şirkete sattı. İşçiler tek bir montaj bandını kurtarabildiler ve tüm umutlarını o üretim bandına bağladılar. Siparişler düşüktü, malzeme almaya para yoktu. Ama yine de karamsarlığa düşmediler. “Fabrika kapansa bile, dünyanın başka yerlerindeki işçilere moral vermek, bir alternatif göstermek yeter bize” dediler.
Nihayet Mart 2008’de, 21 işçi birleşerek Strike Bike GmBH adında yeni bir şirket kurdu ve böylece geçen ay bisiklet üretimine yeniden başlandı. “Patrona ihtiyacımız yok” diyen işçiler şimdi 2 bin yeni bisiklet üretmek istiyor. Eğer bu süreç başarılı geçerse hedefte 20 bin yeni bisiklet var.

Yorum yazın