Gündem

Fazıl Say kararı: Müslüman engizisyonu mu, suç mu?

Yazan: HaberVs

Murat Belge, Mehmet Bekaroğlu, İhsan Eliaçık, Andrew Finkel, Yasemin İnceoğlu, Ferhat Kentel ve Şahin Alpay, Fazıl Say kararını HaberVs için yorumladı.

Piyanist ve besteci Fazıl Say'ın, “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağıladığı” iddiasıyla yargılandığı davada 10 ay hapis cezası alması iktidar partisi AKP dahil çoğunluğun “ceza alması doğru değil ama…” tepkisiyle yorumlandı. “Say kutsala dil uzatmamalıydı” dendi.

HaberVs muhabirleri işte bu “ama”yı konuşmak için 30 kadar akademisyen, aydın ve gazetecinin kapısını çaldı; “dil uzatılmaması gereken kutsalın sınırının ne olduğunu ve kimin belirlediğini” tartışmak istiyordu.

Kutsalın tanımı yine çoğunluğa göre yapılmakta ve yargı bu çoğunluğa göre mi karar alıyordu?

Ulaşabildiği isimlerin önemli bir bölümü, çeşitli gerekçelerle tartışma konusu “kutsal alana” girmekten kaçındı.

Az sayıda isim ise Say’ın haksızlığa uğradığını ama “arkasında durmaya değmeyecek bir isim” olduğu için yorum yapmaktan kaçındı.

Murat Belge: “Modern Müslüman engizisyonu başlatmaya niyetliler var

Fotoğraf: HaberVs

Fotoğraf: HaberVs

Modern Müslüman engizisyonu başlatmaya niyetli birileri var. Yazıyla bir düşüncenin açığa vurulmasının mahkeme konusu olmaktan çıkarılması gerekiyor. Böyle bir yasal düzenlemeye artık gitmek lazım. ‘Şunu yazdın, bunu söyledin’ gibi şeylerin bitmesi gerek.

Fazıl Say olayında da dine veya dindarlara hakaret diyebileceğimiz bir şey yok. Dine ve dindarlara karşı hakaret ya da eleştiri sayılacak şeylerin suç olmaktan çıkarılması gerekiyor. İnsanlar ‘din yanlıştır, saçmadır, inanmıyorum’ diyebilir. İnanan insanlar nasıl ‘dinsizler şöyle böyle, ahlaksız’ diyebiliyor ve yayın yapabiliyorsa ateistler de aynı rahatlığa sahip olmalı. Bu durum mahkemenin karışacağı bir zabıta vakası değildir. Fazıl Say da bu mahkemede baştan beraat etmeliydi.

Bu olaylar Türkiye’nin kutuplaşması yüzünden gerçekleşiyor. Kendini laik sayan kesim ve dinci bir kesim var. İki uç arasındaki savaş yargı alanına taşındı. Şimdiye kadar ‘Kemalist devlet’ diye uğraşan kesimin karşısında şimdi ‘hayır burası Müslüman devlet’ diyenler var.  Türkiye’nin ne olacağının kavgası yargıda görülmeye başladı. Bu durum da yargının hukukla ilgisinin kalmaması sonucunu doğuruyor. Kendi düşünceleri dışında her şeye sağır insanlar olduğu sürece burada ne hukuk ne demokrasi ne de düşünce özgürlüğü kalır.

Fotoğraf: ihsaneliacik.com

Fotoğraf: ihsaneliacik.com

İhsan Eliaçık: “O zaman bana da ceza verilsin”

Devlet dini korumayı kendine göre vazife edinmesin. Fazıl Say gündemine gelirsek kamu davası yerine ancak şahıs davası açılmasını normal karşılarım. Devlet dini korumayı vazife edinmişse önce faizi kaldırsın.
Ömer Hayyam
’ın rubaisinde bir sakınca yoktur. Bu beyitte din eleştirilmiyor tam tersine insanlara fikir veriyor. Bu yüzden Fazıl Say’a kamu davası açılmasını yanlış buluyorum. Benim de televizyonlarda okuduğum bir rubaidir, o zaman bana da ceza versinler. Din tabii ki eleştirilebilir, peygamberlik cennet ve cehennem de dâhil. Eleştirmek ifade özgürlüğünün temelidir.


Yasemin İnceoğlu: “İfade özgürlüğü rahatsız edici düşünceyi de kapsar”

Fotoğraf: www.yasemininceoglu.com

Fotoğraf: www.yasemininceoglu.com

Hakaret ve kabul edilebilir eleştirinin ayırımı yapılmalıdır. Pek çok ülkede dine hakaret suçu bulunmakla beraber, oldukça az uygulanmakta veya bu ülkelerin yasaları yürürlükten kaldırmakta. Örneğin İngiltere’de son 70 senede yalnızca 2 tane dine hakaret davası açıldı.

Ferhat Kentel: 'Din eleştirilebilir'

Fazıl Say’ın elitist ve kibirli tavırlarını onaylamıyorum; fakat bu söylediği sözler yüzünden cezalandırılmamalı. İnsanlar istediklerini söyleyebilmeli, eleştirebilmelidir.

Fotoğraf: balkansproject.ips-dc.org

Fotoğraf: balkansproject.ips-dc.org

Cezaların verilme nedeni de milliyetçi, devletçi kısaca dini kalıplar üzerinden yürütülen yargı yüzündendir. Hakaret etmediği sürece kimsenin ifade özgürlüğü sınırlandırılamaz. Zaten orada da rubaiden alıntı yapmış. Bir hakaret mevzu bahis değil. Irkçı, nefretçi sözler söylemediği sürece herkesin düşüncelerini ifade edebilmesi gerekir.

2003’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Müslüm Gündüz kararını incelediğimizde, mahkeme ifadelerde şiddete çağrı unsurunun bulunmadığını, Gündüz'ün Türkiye'deki laiklik ve demokrasiye ilişkin memnuniyetsizliğini dile getirdiğini belirtmiştir. Müslüm Gündüz şu sözleri sarf etmişti: “Demokrat olmak dinsiz olmak demektir. Türkiye'de demokrasi despotiktir, merhametsizdir, dinsizdir. Resmi nikâhtan doğan çocuklar piçtir.”

AİHM'nin 1976 tarihli Handyside [şiddet çağrısı, övgüsü yapmayan ama devleti ve toplumu sarsıcı, çoğunluğun değer yargılarını alt-üst edici, bireyleri şok edici fikirlerin de ifadesine olanak tanınması olarak tanımlayan] kararı yol gösterici olabilir bu konuda: “İfade özgürlüğü yalnızca belirli bilgileri ve düşünceleri değil aynı zamanda toplumu veya toplumun bir kesimini şoke edecek veya rahatsız edecek bilgi ve düşünceleri de kapsar”.

Mehmet Bekaroğlu: “Dine hakaret ifade özgürlüğü değil, suçtur”

Fotoğraf: Ahmet Şık

Fotoğraf: Ahmet Şık

İfade özgürlüğünün sınırları vardır. Bu sınırlamalar şiddet ve hakarettir. Hakaretin ne kişiye, ne de dine yapılması doğru değildir. Sadece Fazıl Say değil, her kim olursa olsun böyle bir hakkı yoktur. Din tabii ki eleştirilebilir; fakat insanların kutsal saydıklarına ve bir dinin temsillerine hakaret ediliyorsa suçtur.
Fazıl Say, dindarlara ‘Allahçı’ diye bir kavram kullandı ve Ömer Hayyam’ın şiirini okudu. Şiir okumasında bir sakınca olmayabilir fakat ‘Allahçı’ diye nitelendirmesini yanlış buluyorum. Bu bana göre dindarlara hakaret sayılıyor. Dini eleştirmek kesinlikle suç sayılmamalı fakat insanların kutsal saydıklarına hakaret edilmemeli.


Andrew Finkel: “Erdoğan savunulmuştu”
Fotoğraf: Gökhan Tan

Fotoğraf: Gökhan Tan

Fazıl Say’ın durumu ifade özgürlüğünün kapsamındadır. Din eleştirilebilir. Bu yüzden kararı yanlış buluyorum. Zaten bir şiirden alıntı yapılmış.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da zamanında şiir okuduğu için hapis cezası almıştı. Onun ifade özgürlüğü savunuldu. Şimdi de Fazıl Say’ınki savunulmalı. Nefret ve ırkçı söylemler yapılmadığı sürece herkes düşüncesini söylemekte özgür olmalıdır.

Şahin Alpay: “Say, ifade ve inanç özgürlüğü şampiyonu sayılamaz”

Birinin kutsalı kesinlikle başkasının kutsalı olmak zorunda değil. Demokratik bir toplumda elbette ki dini inançlar da eleştirilebilir. Dindarlar kadar ateistler de görüşlerini açıklama özgürlüğüne sahiptir. İfade özgürlüğünün sınırı, başkalarının özgürlüklerine saygı, başka inançlara hakaretten kaçınmaktır. Bu nedenle Avrupa hukukunda da dini inançlara hakaret suçu diye bir suç var. İfade özgürlüğü ile dini inançlara saygı arasındaki dengenin korunması, her vakaya yakından bakmayı gerektiriyor. Fazıl Say vakasına bakarsak: Fazıl Say, dünyaca ünlü bir piyanist olabilir, ama bir ifade ve inanç özgürlüğü şampiyonu sayılamaz. İnançlarının saygı görmesini isteyenlerin, başkalarının inançlarına saygılı davranmaları gerekir. Ancak Say'ın Twitter'daki beyanlarının, TCK 216'da öngörülen kamu barışını tehdit şartına uyduğu söylenemez. Bunun için, ben yargıç olsam ceza vermezdim.

*İpek Gündüz, Didem Şengül, Anıl Tatar, Gizem Dörtler, Alev Şahin

Yorum yazın