Sanat

Efes Pilsen One Love’ın ardından

Yazan: HaberVs

Emre Temiz – Volkan Ağır Efes Pilsen One Love Festivali 10. yılını Büyük Ev Ablukada, Happy Mondays, Manic Street Preachers, Cake, Editors ve Suede gibi büyük gruplarla kutladı. Santralİstanbul’da 2-3 Temmuz’da gerçekleşen yazın en önemli festivali sürprizlerle dolu aktiviteler ve 3 farklı sahneyle katılımcılarına eğlence alternatifleri de sundu. Hükümetin yılın ilk aylarında gündeme getirdiği 24 […]

Emre Temiz – Volkan Ağır

Efes Pilsen One Love Festivali 10. yılını Büyük Ev Ablukada, Happy Mondays, Manic Street Preachers, Cake, Editors ve Suede gibi büyük gruplarla kutladı. Santralİstanbul’da 2-3 Temmuz’da gerçekleşen yazın en önemli festivali sürprizlerle dolu aktiviteler ve 3 farklı sahneyle katılımcılarına eğlence alternatifleri de sundu.

Hükümetin yılın ilk aylarında gündeme getirdiği 24 yaş yasası yüzünden festivallerin geleceği merak konusu olmuştu. Festivalin yaklaştığı günlerde çıkarılması planlanan yasanın Danıştay’dan dönmesiyle hem sponsoru hem de 18-24 yaş arası kitleyi bir sevinç dalgası kapladı. Yasa onaylanmayınca alkollü içki markalarının sponsor olduğu etkinliklerde yaş sınırı 18 yaşın altındakiler için geçerli olacak şekilde, eski haline döndü. Olması gereken de buydu zaten. Yasanın çıkması için öne sürülen nedenlere göre sarhoş olup kavgaya bulaşıp adam bıçaklayan da görmedik.

Efes Pilsen One Love Festival 11’de bu sene sahnede bir Britanya dayanışması olduğunu söyleyebiliriz. Festivalin ağır toplarından Suede, Editors ve Happy Mondays İngiliz; Manic Street Preachers ise Galli. Sacrementolu grup Cake’i de pek Amerikan grubundan saymazsak epey Avrupalı bir festival oldu One Love 2011. Bu line-up bizim “baba grup” takıntılı müzik dinleyicilerimizi pek açmıyordu. Ama zaten One Love’ın kendine ait bir kitlesi vardı sahnede kim olursa olsun festivali kaçırmayan. Bu kitlenin yapılan müzikle de pek alakasının olmadığını şimdiden söyleyerek değerlendirmek lazım sahnedeki performansları.

Ortalama bir dinleyici festival programına baktığında ilk günün epey zayıf olduğunu düşünmüştür ki alanda sorduğumuz dinleyicilerin çoğunluğundan da benzer tepkiler aldık. Hatta “İlk günü Manics mi kurtaracak tek başına?” diyenler bile vardı festivalciler arasında. 123, bir festivale başlamak için ne kadar uygun bir grup bilemiyorum. Gereğinden fazla sakin müzikleri bir festivalin açılışı için pek heyecan verici olamayabiliyor. Belki ikinci günün açılışını yapsalar ilk gün yorgunları onları keyifle dinleyebilirdi. Hem güneşin tepeden tepeden vurması hem de müziklerini içi kaynayan festival seyircisine “bayık” gelmesi yüzünden güzel performansları biraz güme gitti. Ancak hemen sonrasında Büyük Ev Ablukada, onları canlı olarak hiç izlememiş insanları fazlaca şaşırtan harika bir performans sergiledi. Henüz 1 yılını doldurmayan grubun bu performansla ilk günün parlayan yıldızı olduğunu rahatlıkla ifade edebiliriz. Nneka’nın müziğine de kendisine de yabancı olan kitle fazla reaksiyon göstermedi performansa. Bilgisayar oyunlarından da bildiğimiz Heartbeat ile bittirirken performansını seyirciler yavaş yavaş reaksiyon göstermeye başlamıştı.

Festivalin birinci gününde seyirciye asıl sürprizi Happy Mondays yaptı. Madchester tayfasının babalarından olan grubun performansı özellikle onları bilmeyenleri çok şaşırttı. Onlar çalarken yerinde sabit durabilen çok az insan vardı. Günün ağır topu Manic Street Preachers –nam-ı diğer Manics- elbette kimseyi şaşırtmadı. One Love’ın en başarılı performanslarından birini sergilediler. En iyi gözlem sahneden yapılırmış. Manics vokali James Dean Bradfield, Twitter üzerinden yaptığı açıklamalarda kitlenin Everlasting’in akustik olarak çalınmasına eşlik edişinin harika olduğunu ve Ocean Spray’e bugüne dek aldıkları en iyi reaksiyonlardan birini aldıklarını belirtti. Grup sahnedeyken izleyenlerce açılan Galler bayrakları gözlerden kaçmadı.

İkinci gün herkesin aklı Cake, Editors ve Suede’de olduğı için Sade ve Neşeli Milis performansları 123’ün performansı gibi az da olsa güme gitti. Neşeli Milis biraz daha ön plana çıkmayı başardı da kitleyi Cake için ideal kıvama getirdi. Cake ise havanın hala sıcak olduğu bir saat aralığında konser vermesine rağmen çok başarılıydı. Bundaki en önemli etken belki de insanların Cake şarkılarını daha çok bilmesi, bilmeyenlerin bile aşina olması olabilir. Şimdiden efsane olan Cake’in seyirciden I Will Survive dinleme sahnesi ise festivalin en duygulu anlarından biriydi. Türkiye tribün kültürünü pek bilmeyen grup elemanları bu sahneyi büyük şaşkınlıkla izledi. Editors konserinden hemen önce en ön tarafa geçip yakaladığımız insanlara Editors’ı günlük hayatta dinleyip dinlemediklerini sorduğumuzda çoğu Editors’ı sürekli dinlemediğni hatta aralarından bazıları hiç bilmediğini söyledi. Geçtiğimiz yılki Glastonbury Festivali’nin parlayan yıldızlarından Editors böyle bir kitle karşısına çıktı İstanbul’da vereceği ikinci konser için. Ses sisteminde yer alan aksiliklere rağmen festivalin en iyi performansını gösteren grup oldu Editors. Tom Smith’in frontman tavırlarının seveni de çok oldu nefret edeni de. Festivalde son sahne alan grup Suede oldu. Brett Anderson’un yaşlanmak bilmemesi ve sahnede yerinde duramaması performansın en güzel tarafıydı. Sağlam takipçilerinin yıllardır beklediği konser festivale yakışır bir son oldu.

Ana sahneden vakit bulabildiğimiz süre içerisinde Dolu Dolu Müzik sahnesinde çalan gruplara bakmaya çalıştık ama insan trafiğinden dolayı epey zor oldu bu iş. Yine de az da olsa dinlediğimiz gruplar arasından Toz ve Toz, Seni Görmem İmkansız, Yora, Onor Bumbum gibi isimlerin performanslarını da akılda kalıcı bulduk.

İki geceyi de kapatırken parti çadırına uğramayı ihmal etmedik. İçerisi günün sıcaklığını tekrar yaşattı. Klimalar yetersiz kaldı. Bunun içerisi fazla kalabalık olmasın diye bir taktik olabileceği akıllara gelmedi değil. Cumartesi günü Parti Çadırı’nda klasikleşen Babylon DJ’leri eşliğinde Oldies But Goldies’le geçmişe kısa süreli bir dönüş yaptık. Pazar günü de Novak 3D Disco’nun benzersiz performansı görülmeye değerdi. Girişte dağıtılan üç boyutlu gözlüklerle sahne arkasındaki görüntüleri 3 boyutlu görmek farklı bir eğlence tattırdı. Mesela Ghost Busters “Who you gonna call?” adlı film müziği çalarken ekrandaki hayaletler üzerimize geliyor gibiydi.

Efes Pilsen One Love’ın sosyal medya araçlarını iyi kullanması da dikkat çekiciydi. Girişte dağıtılan bilekliklerle kimi standların yanında bulunan Facebook’taki Like sembolü şeklindeki istasyonlara okutarak an be an twitter ve facebook’ta ne yaptığımızı herkese duyurma şansı tanındı. Tabi buradaki Big Brother etkisini de ters bir okuma yaparak unutmadan geçmeyelim. Her festivalde bulunan standart oyunların yanında Miller’ın Wii oyun konsolu esanslı oyunu fark yaratanıydı belki de. Zira belinize takılan sinyal gönderen cihaz sayesinde ekrandaki savaş uçağının yönünü değiştirip kulağınızın desteğiyle takılabilen başınıza takılabilen mikrofona konuşarak ateş edebiliyordunuz rakibe. Genel olarak iyi bir festival geçirdiğimizi söylemek mümkün. Fakat festivalin ertesi günü yaz okulundaki derslerine gelen Bilgi Üniversitesi öğrencileri sabah sabah kendilerini karşılayan festival artıklarından hiç memnun olmadılar. Bu konuda görüş belirten bir arkadaşımız, “Tamam kampüsümüzü açıyoruz, bir şekilde bizler de sebepleniyoruz bu durumdan fakat bari giderken çöplerini toplasalardı” siteminde bulundu. Festival alanında yeteri kadar çöp kutusu ya da çöp toplayan görevli olmaması bu konuda en büyük etkendi. Bir dahaki sene için daha güzel bir One Love dileyelim. Fakat sormadan geçmek olmaz: Acaba festivali algılayış ve yaşayış şekillerimize bakınca bunu hak ediyor muyuz?

Yorum yazın