Yorum Analiz Görüş

E) Hiçbiri

Yazan: HaberVs

Barış Uygur Üniversiteye giriş için yapılan birinci basamak sınavından sonra ortaya çıkan tartışmalar takibi zor, anlaması daha zor ama katlanması imkânsız bir kaosa yol açtı. Her şey bir velinin gazetelerde yayınlanan soru kitapçığının matematik bölümünde şıkların sıralamasıyla ilgili bir patika keşfetmesiyle başladı. Bin yıldır küçükten büyüğe ya da büyükten küçüğe sıralanan cevap şıklarının bu kez […]

Barış Uygur

Üniversiteye giriş için yapılan birinci basamak sınavından sonra ortaya çıkan tartışmalar takibi zor, anlaması daha zor ama katlanması imkânsız bir kaosa yol açtı. Her şey bir velinin gazetelerde yayınlanan soru kitapçığının matematik bölümünde şıkların sıralamasıyla ilgili bir patika keşfetmesiyle başladı. Bin yıldır küçükten büyüğe ya da büyükten küçüğe sıralanan cevap şıklarının bu kez karışık olarak sıralanması mı dikkatini çekmişti bilemiyorum ama sonunda vardığı netice herhangi bir matematik sorusunun cevap şıklarının, “geleneksel” yöntemle sıralanması halinde doğru cevaba ulaşılabileceği yönündeydi.
Üniversite sınavı, 1 milyon 600 bin öğrencinin katıldığı, herhalde bunun beş altı katı kadar geniş bir nüfusu etkileyen bir sınav. Şimdi dilerseniz ÖSYM Başkanının (Pazar günü) yaptığı açıklamalar ışığında olayın bir röntgenini çekmeye çalışalım.

ÖSYM Başkanı ne diyor?

1. ÖSYM başkanı demektedir ki;
a) Elimizde bir master soru kitapçığı vardı ve bu kitapçıkta cevap şıkları geleneksel olarak sıralanmıştı.
b) Master kitapçığından basın için bir kopya çıkartırken biz yanlış cevapların yerlerini değiştirdik.
c) Dolayısıyla basında yer alan kitapçıkta bu şekilde bir “şifre” olduğu iddiası doğrudur. Ancak bu kitapçık hiçbir adaya verilmemiştir.
d) Biz her aday için farklı soru kitapçığı hazırladık. Yani toplamda 1 milyon 600 bin farklı soru kitapçığı var.
e) Şüpheleri gidermek için bütün kitapçıkları halkın erişebileceği bir şekilde sisteme yükleyeceğiz, tüm kitapçık tipleri internet üzerinden ulaşılabilir olacak ve herkes tarafından kontrol edilebilecek. Ama bu yayınladığımız kitapçıkların kime ait olduğu gibi bilgiler yer almayacak.

2. İyimser ihtimal: Diyelim ki ÖSYM Başkanı haklıdır. Basına dağıtılan soru kitapçığı ya da doğru şıkların hep aynı yerde kaldığı bir başka hitapçık hiçbir adaya dağıtılmamıştır. Peki o zaman;
a) Basına dağıtılan soru kitapçığında bu patikanın oluşma nedeni olarak “cevap anahtarında karışıklık olmasın” dendiğine göre, 1 milyon 600 binin üzerinde farklı cevap anahtarı üreten ÖSYM bir tane daha cevap anahtarı üretmekten aciz midir?
b) Neden basına dağıtılan soru kitapçığı da adaylara dağıtılan soru kitapçığıyla aynı yöntemle üretilmemiştir? Makine mi soğuktu, sistem mi izin vermedi? Sistem tanrı mıdır?
c) Açıklama yapmak için olayların ortaya çıkmasından sonra bu kadar uzun süre beklemenin sebebi nedir? Pazar günü apar topar yapılan bir basın açıklaması yerine, olayların ortaya çıktığı pazartesi günü ya da cumartesi sabahı neden aynı açıklama yapılmamıştır?
d) ÖSYM Başkanı, gerçekten insanların 1 milyon 600 bin farklı soru kitapçığını tek tek inceleyerek bu paterne uyup uymadığını kontrol etmeye davet edecek kadar kendisinden geçmiş olabilir mi?
e) Sınavda yüksek puan alan adayların kitapçıklarının özel olarak sunulacağı söylenmiştir. Gerek bu kitapçıkların, gerek açıklanan diğer 1 milyon 600 bin kitapçığın gerçekten ÖSYM’ce adaylara dağıtılan kitapçıklar olduğuna hiç şüphe etmeden inanmamızı bekleyen başkan, daha önce yapılan sınavlarda kopya işleminin açık olduğunu, bu yüzden iptal edilmiş bir sınav olduğunu bilmeyecek kadar kurumuna yabancı mıdır? Her şeyden önce kendi payıma, Sayın Ali Demir, babamın oğlu mudur ki ben söylediklerine itibar edeyim? Ali Demir’in, gerçekten çıkıp “Evet sınavda bir şebeke 200 kadar adaya bu şifrenin geçerli olduğu bir kitapçığın denk gelmesini sağlamış” diyebileceğini bekleyen bir tek insan evladı mevcut mudur?

Evet, iyimser yaklaşım bile çok işe yaramıyor doğrusu. Zira bir milyon altı yüz bin kişiye güvenmeyen, onların sınava değil cevap anahtarı ev anahtarı ya da küpe dahi sokmasına izin vermeyen, başında bulunduğu sistem tamamen güvensizlik üzerine kurulu bir adam, çıkıp kendisine güvenmemizi istiyor. Babamın oğlu değil ya, üzülerek ben de güvenmeme hakkımı kullanıyorum.

Şimdi isterseniz gelelim, bir türlü kafamdan atamadığım kötümser yaklaşıma: Kötü ihtimal

3.ÖSYM başkanı doğru söylememektedir. Adaya özel hazırlanan 1 milyon 600 binin üzerinde sınav kitapçığından özellikle seçilen bazılarında bu sistem uygulandığında adı geçen testlerdeki soruları çözmek sadece birkaç dakika süren bir dört işlemle mümkündür. Peki o zaman;
a) Söz konusu sistemin uygulanabileceği sınav kitapçığı sayısı kaçtır?
b) Liseyi yeni bitirmiş ya da bitirmek üzere olan öğrenciler böyle bir sırrı tutabilirler mi? Bu sınav başlamadan önce açığa çıkmaz mıydı?
c) Binlerce adaya cevapların verilmesi sıralamalarda dikkate değer bir farklılık yaratmayacak mıdır?

Kötümser yaklaşımı çürütmeye çalışmadan önce bilinmesini isterim ki, şu noktada tartışılan sadece özelde bu sınavın güvenliği değil, ÖSYM’nin kurum olarak güvenilirliğidir. ÖSYM daha önce ortaya çıkan ve yüz binlerce insanın mağdur olduğu KPSS skandalının üstünü örtmeye çalışmasaydı bugün belki başındaki ve içindeki adamlar bir nebze olsun sözüne güvenilir konumda olabilirdi. Ancak bu yapılmadı. Açıkça kopya gerçekleşen KPSS’den bir yıla yakın zaman geçmesine karşın hala kimse ceza almadı. Kaldı ki alsalar bile alacakları cezalar asla tatmin edici olmayacaktır. Bir sınavın iptaline neden olan şahısların, hiç tereddüt etmeden, iptaline neden oldukları sınavın tüm maliyetini karşılamaya mahkûm edilmeleri ve ek olarak mağduriyetini bildiren özel kişilere de belgeleyebildikleri tüm sınava hazırlık masraflarını ödemekle yükümlü tutulmaları gerekir. Belki bu şekilde, onlarca belki de yüzlerce milyon dolarlık cezalarla karşı karşıya kalan suçlular, yüklerini azaltmak için suç ortaklarını ele verebilirler.

Ama ÖSYM hiç tereddüt etmeden, sadece bir başkanını kurban vererek mide bulandıran bir skandalın üzerine oturdu ve hâlâ o skandalın lekesini temizlemiş değil. Daha önce ortaya çıkan bu skandalın bize öğrettiklerinin ışığında kendi payıma söz konusu şifreli soru kitapçığıyla aynı özelliklere sahip kitapçıkların eğer gerçekten denk getirildiyse, sadece küçük bir kesime denk getirildiğini düşünüyorum. Yine aynı şekilde bu kitapçığın denk getirildiği kişilerin, normal şartlar altında bu soruların büyük kısmına cevap verebilecek, altın neslin en seçme örneklerinden oluştuğu, bu uygulamanın sadece bu arkadaşlara bir kolaylık sağlamak amacıyla yapıldığı kanaatindeyim. Yani, eğer böyle bir skandal gerçekse; bu kitapçıktan haberi olan kimselerde muhtemelen “istesem zaten yapardım” düşüncesinin mevcut olduğunu, o yüzden vicdanen rahat olduklarını ve sanılanın aksine bütün bir hayatlarını yıkabilecek bir itirafta bulunma ihtimallerinin mevcut olmadığını söyleyebilirim. KPSS’de yapıldığı gibi, daha önce bir hayli başarısız olan adaylara da cevap anahtarının verilmesi dikkat çektiğinden zaten deneme sınavlarında üst sıralarda yer alan, öğrenci tabiriyle “dereceye oynayan” isimlere böyle bir yardım yapılmış olabilir.

ÖSYM Başkanı yerden göğe kadar haklı bile olsa

Son tahlilde ÖSYM’nin düşüncesiz ya da işgüzar yönetiminin bizi baş başa bıraktığı sorun şudur:

1. Sınavda hiçbir hile olmasa bile bu denli basiretsiz, üç gün boyunca çelişkili ifadelerde bulunan, söyledikleri doğruysa bile işgüzarlıkları yüzünden milyonlarca insanı tedirgin eden insanlar; değil ÖSYM’yi, dört daireli bir apartmanı dahi yönetemezler. Velev ki Sayın Ali Demir haklı olsun; bugün bu konunun tartışılmasının müsebbibi bizzat başında olduğu kurumun uygulamalarıdır. “Basına özel kitapçık hazırladık ama onu adaylara hazırlanan sistemden farklı hazırladık”, “karışıklık olmasın diye cevap anahtarını sabit tuttuk” Söz konusu açıklama açık açık “biz iki elimizle bir sınavı doğrultamadık” anlamına gelir.

2. Yine aynı şekilde hiçbir hile yapılmamış olsa dahi, 1 milyon 600 bin kitapçığı tek tek inceleyerek 300-500 kitapçıkta benzer bir dizilimin yaşanıp yaşanmadığını kontrol etmek mümkün müdür? Diyelim veliler seferber oldu, sırayla herkes onar yirmişer kitapçığı kontrol etti; o 300-500 kitapçığın eksik olduğunu kim anlayacak? Ve hali hazırda sorumluları ortada olmayan bir KPSS skandalının üzerinde oturan kurumun söz konusu 300-500 kitapçığı gizlemediğini kim iddia edebilecek?

3. ÖSYM başkanının en iyi ihtimalle dahi yapabileceği tek açıklama şudur: “Arkadaşlar, biz bir halt yedik, adaylar için 1 milyon 600 bin farklı soru kitapçığı ve cevap anahtarı ürettik ama 150 bin liraya sattığımız basın kopyası için aynı sistemle bir tane daha üretemedik. Yetmiyormuş gibi basına “kimseye vermediğimiz” master kitapçıktan, tamamen farklı bir yöntemle ayrıca hazırladığımız yepyeni bir soru kitapçığı oluşturduk. Bu kadar zahmete niye katlandığımızı inanın bilmiyorum. Katlandığımız onca zahmete, yüz binlerce farklı soru kitapçığı ve cevap anahtarı üretebilme kabiliyetimize rağmen, her nedense bir tembellik ettik ve elimizdeki master kitapçığın cevap anahtarı aynı olsun diye basına dağıttığımız kitapçıktaki doğru şıkların yerini sabitleyerek bugün “şifre skandalı” olarak adlandırılan duruma yol açtık. Milyonlarca insanı tedirgin edip içlerinde bir şüphe uyandırdığımız için ÖZÜR dileriz” Sayın başkan yerden göğe kadar haklı olsa bile ÖSYM yöneticileri, en iyi hem de ecnebilerin gerçek olamayacak kadar iyi diyebileceği ihtimalde dahi büyük bir kabahat işlemişlerdir. On milyona yakın insanı bu denli derin ve asla giderilemeyecek bir şüpheye sevk etmeleri sadece ama sadece kendi basiretsizliklerinden, basına dağıtılan soru kitapçığını (her nedense) farklı bir sistemde üretmelerinden ileri gelmektedir. ÖSYM’deki yetkililerin yol açtığı şey milyonlarca insanın güvenini eritmek, milyonlarca insanın sistemin adaletine olan inancını sarsmaktır.

Milyonlarca insanın güvenini zedelemiş olmanın vicdanı yükünü, bırakın istifa etmeyi, özür dahi dilemeden rahatlıkla kaldırabilenlerin vicdanına güvenmemi mi bekliyorsunuz?

Yorum yazın