Gündem

”Çatışmayı devlet başlattı, PKK yanlış yaptı!”

Yazan: Bercan Aktaş
Diyarbakır, Sur'da tahrip edilmiş bir evin önünde bulunan hendek.

Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Yanmış, “Rethinking Institute” için yaptığı çalışmada Kürtlerin çatışmalara bakışını araştırdı.

Haziran 2015 seçimlerinden sonra çatışmasızlık döneminin bitmesiyle Güneydoğu halkı yedi aydır yeniden çatışmaların gölgesinde yaşamaya başladı. Sokağa çıkma yasakları bazı ilçelerde sürüyor. Hendeklerin kapatılıp kapatılmayacağı konusu önem taşıyor. Peki, bölgede yaşayan Kürt kamuoyunun 7 Haziran seçimlerinden sonra yaşanan sürece tepkileri ne yönde gelişti? Bölge halkına göre çözüm masasını kim devirdi? Halk hendekleri sahiplendi mi?

Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Yanmış, Diyarbakır, Mardin, Urfa, Hakkâri veŞırnak’ta yaptığı birtakım görüşmeler neticesinde bir rapor hazırladı. Rapor, Washington merkezli düşünce kuruluşu Rethinking Institute’de yayınlandı. Yanmış, raporun yöntem bölümünde verilerin mülakatlara dayalı olarak toplandığını ancak bölgedeki çatışma ortamı nedeniyle ortaya konan sonuçların tam güvenilir olmayabileceğini belirtiyor.

Çözüm süreci neden bitti?

Kürt kamuoyunun algısının aktarılmaya çalışıldığı raporda, araştırmaya katılanların yüzde 57,8’i çözüm sürecinin sona ermesinin gerekçesi olarak hükümetin ve devletin genel yaklaşımlarını gördüğü belirtiliyor. Bu yaklaşımlar hükümetinDolmabahçe Mutabakatı’nın terk etmesi, başkanlık sistemi ısrarı ve 7 Haziran seçimlerinden sonra Türk milliyetçisi oylara oynanması başlıklarıyla açıklanıyor.

Çözüm sürecinin bitişinden tarafların samimiyetsizliğini ve başarısızlığını görenlerin sayısı da hayli fazla… Katılımcıların yüzde 28,6’sı çözüm sürecinin sona ermesinin arkasında yatan temel sebebin başarısızlık ve güvensizlik olduğunu düşünüyor. Bu kesime göre İzleme Heyeti’nin kurulmaması, sürecin yasal zemine dayanmaması ve şeffaf olmamasının yanı sıra sadece PKK’nın muhatap alınması da tarafların başarısızlığını gösteriyor. Bölgede çok sayıda karakolun yapılması ve askeri varlığın güçlendirilmesi, PKK’nın ise silahlı unsurlarını yurtdışına çekmemesi bölge insanına göre karşılıklı güvensizliğin temel göstergesi.

Görüşmecilerden 33 yaşındaki Sidar’a göre kamuoyunda çözüm süreci olarak adlandırılan dönem taraflar için bir “toparlanma süreci” niteliği taşıyor. Devletin Kürt sorununa güvenlik konsepti açısından bakmaktan vazgeçmediğinin altını çizen Sidar, PKK’nın de süreç boyunca dağları oyarak sığınaklar yaptığını, erzak depoladığını, yeni eleman kazandığını ve kurduğu mahkemelerle sorunları çözerek toplumun sempatisini kazandığını belirtiyor.

Çatışmaların başlamasından PKK’yı sorumlu tutan 38 yaşındaki İbrahim’e göre ise HDP’nin 7 Haziran seçimlerinde beklentilerin üstüne çıkan başarısı PKK’nin paniklemesine yol açtı. İbrahim sözlerine şöyle devam ediyor: “Çünkü [PKK] güç ve etkinliğinin azalacağını gördü. Bunun sonucunda yeniden şiddeti tırmandırarak legal siyasetin önünü kesmek istedi”.

“Özyönetim böyle kurulmaz…”

Rapora göre örgütün hendek ve barikat stratejisinin halkın çoğunluğunda karşılığı yok. Bölge halkının yüzde 79’u hendekleri yanlış buluyor veya özyönetimin yolunun hendek kurmaktan geçmediğini düşünüyor. Yüzde 21’lik kesim ise hendekleri halkın özsavunması olarak tanımlıyor veya PKK’nın uzun vadeli bir planının bir parçası olduğu kanaatini taşıyor.

44 yaşındaki Nuri, bugüne kadar çok dillendirilmemiş bir noktaya dikkat çekiyor. PKK’nın devlete karşı şehirde zafer kazanamayacağını bilecek kadar tecrübeli bir örgüt olduğunu belirten Nuri’ye göre PKK’nin iki amacı var: Birincisi, kendi kitlesinde ve çekirdek kadrosunda serhildan (ayaklanma) havası yaratmak. İkincisi ise savaşı şehre çekerek dağlarda kurulan karakolları ve devletin askeri tecrübesini sıfırlayarak savaşın mekânını belirlemek.

Müzakereye çağrı

Öte yandan bölge halkı operasyonların sonuna kadar sürmesi konusunda hükümetle aynı fikirde değil. Halkın yüzde 88,2’si operasyonların ve eylemlerin bitmesini ve müzakereye dönülmesi gerektiğini düşünürken, operasyonların PKK şehirlerde sıfırlanana kadar sürmesini isteyenlerin oranı yalnızca yüzde 11,7.

Bölge halkının Kürt sorununun şiddet yoluyla çözülmeyeceğini defalarca tekrarladığı gözlemlenirken insanlarda 90’lı yıllara doğru gidildiği veya 90’lı yıllardan daha kötü bir halde olunduğu kanısı hâkim.
Raporda asıl zararı yoksul halkın gördüğü ve imkânı olanların göç ettiği görüşünün yaygın olduğu da paylaşılıyor.

Yorum yazın