Gündem

Akif Beki ve CPJ

Yazan: Kenan Kırkaya

44 sayfalık iddianamede bana ait olduğu kesinleşen değişik çap ve markalarda 32 suç aleti yani haber, makale ve röportajlarım var*

Ülkemizde iktidarın tabulaştırdığı sorun alanlarına ancak dışarıdan bir el değince tartışabiliyoruz. Burnumuzun dibindeki konulara ilgi göstermediğimizi, sansür uyguladığımızı, birileri gelip deşifre edince, birileri de rahatsız oluyor. Roboski’de, Suriye ’de düşürülen uçak konusunda, basın ve ifade özgürlüğünde, AB ilerleme raporunda olduğu gibi.

Roboski’de 34 Kürt köylüsünün devletin uçakları tarafından öldürülmesini hâlâ bilmeyen ve bilmek için de en ufak bir uğraş göstermeyen medyamızın bir kesimi, olay ABD gazetelerine yansıyınca komplo teorilerinde birbiriyle yarıştılar. En sonunda da AKP’nin oyuna getirildiği konusunda mutabık kalarak, aslında 34 insanın ölerek AKP’yi mağdur ettiğini ilan ettiler. Sonra Suriye’de düşen uçak meselesi, sonra AB ilerleme raporu ve en son CPJ’nin (Gazeteciler Koruma Komitesi) basın ve ifade özgürlüğü raporu… Denklem hep aynı. İçerideki hainler, dışarıdaki ecnebilerle bir olup AKP’yi mağdur ediyorlar. Bütün okumaları iktidarı koruma merkezli bu kesimlerin. Üstelik çok bilmişler ve sözlerinin üstüne söz söylenmesine tahammülleri yok! Her şeyin en iyisini onlar bilir. Kabul ediyorum, iktidarın hassas konulara yönelik bir karartması var, ama kendine aydın, yazar, gazeteci diyen bazı kesimler için gönüllü bir körlük söz konusu. İktidarın gör dediklerini görme konusunda ise fazla açıkgözler.

10 ay önce

Son örnek CPJ’in raporu. Bir ay öncesine kadar Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) hükümet için, basın özgürlüğü konusunda referanstı. 10 ay önceki raporuna göre Türkiye’de 8 gazeteci tutukluydu. Adı başbakanın ağzından düşmedi bu kuruluşun. Sadece bu rapora dayanılarak içerideki gazeteciler terörist ilan edildi. Üstelik iddianameler aksini söylemesine rağmen. Kimse zahmet edip o iddianamelere bakmadı bile. 

Yeni rapor

Sonra nedense CPJ gelip o iddianamelere baktı ve yeni bir rapor hazırladı. En az 61 gazetecinin gazetecilik faaliyetinden dolayı cezaevinde olduğunu tespit etti. Reaksiyon gecikmedi, bir ay öncesine kadar hükümetin gözbebeği olan CPJ şeytanlaştırıldı. Bu şeytana ilk taşı da meslektaşımız Akif Beki atarak, cennetteki yerini garantiledi. AB raporunu çöpe atmak Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’ya, CPJ raporunu itibarsızlaştırmak ise Beki’ye nasip oldu.

Tutuklu gazeteci olarak Beki’nin 24 Ekim 2012 tarihli “Ayarsız bir mahpus gazeteciler raporu” yazısını ibret vesikası olarak arşivime aldım. Üzerimde yakalandığında “Örgütsel doküman” olarak değerlendirme riski olsa da buna değer. İmkanım olsaydı 23 Ekim 2012 tarihli CNN’deki programının görüntüsünü de arşivlemek isterdim. Beki, o programda CPJ’den Sandra Rowe ve Joel Simon’u konuk almış. Hükümete dil uzatan ecnebilere had bildirme edasında öyle alaycı, üstten bakan, “siz ne bilirsiniz” havasındaydı ki! “Hükümete söylemediğinizi bırakmıyorsunuz ama bakın programda rahatça konuşuyorsunuz” diyor ve daha ilk dakikada raporun nasıl fos olduğunu dünya âleme gösteriyordu. Meslektaşımızın özgürlük tahayyülüne bakar mısınız? Rowe ile Simon o anda derdest edilseydi ancak o vakit basın özgürlüğü eleştirilebilirdi!

Kurbağa şişinerek patlar

Yakalamış ya ağzı var dili yok ecnebi zavallıları, “Size kim bu bilgileri verdi, kim sizi kandırdı” diyerek öldürücü darbeyi vurdu Beki. Ecnebi gazetecilerin şaşkın bakışları durumu özetleyecek cinstendi. Meslektaşımızın o özgüvenine, bilmiş haline hayran oldum. Ama biz Kürtlerde bir laf var, onu hatırlatmayı da borç bilirim: “Beg piri li gûne, lewma didine/ Kurbağa şişinerek patlar.” Üstelik bu şişinme hali sadece Beki’ye özgü değil. Bu şişinme hali hükümetten meslektaşlarımıza bulaştı. Bu gazeteci dostlar, hükümetin devlet sopasıyla dövdüklerini sözle sersemletmekte mahirler.
Ama meslektaşlarımız bilmeli ki, bu şişinme hali kendilerini haklı göstermez. sadece itici kılar. Mesela Beki, CPJ raporunda listenin bir numarasında yer alan meslektaşımızın silah ve patlayıcı bulundurmakla suçlandığını ve hüküm giydiğini belirterek raporun palavra olduğunu ilan etti. Rapor eline ulaştığında merak edip Hatice Duman’ın dosyasına bakıyor. Yani böylece anlıyoruz ki herkesi “bilgisizlikle” suçlayan meslek büyüğümüz, şimdiye kadar bu dosyalara bakmadan hükümetin yanında yer almış. Zaten ilk örnekten sonra diğer dosyalara bakmamış.

2009’da doğan kızımın DVD görüntüsü teröristliğime kanıt

Dostumuzun mühim işlerini, yoğunluğunu bilerek ben kendisine yardımcı olayım. Bizim “ KCK basın komitesi”, daha 50. sayfasında Erivan radyosundan KDP’nin 1975’te yayına başlayan Xebat gazetesi de dahil Kürtler adına çıkan bütün yayınları “terörize” ederek işe başlıyor ki, bunların çoğunun PKK ile ilgisi yok. Teröristlikle suçlanan yayınlardan biri de Saidi Nursi’yi esas alan Zehracı Kürtlerin çıkardığı Nûbihar dergisi. Benim terörist olmama kanıt gösterilen deliller arasında Ekim 2009’da doğan kızımın DVD görüntüsü. Ki o bebek 2009’da Kürtçe karakterlerle adı yazıldığı için açılım bebeği ilan edilen ve açılım tıkandığında babasız bırakılan bir bebek.

Yine bana ayrılan 44 sayfalık iddianamede tamamı bana ait olduğu kesinleşen değişik çap ve markalarda 32 suç aleti yani haber, makale ve röportajlarım var. Demokrat Yargıçlar Derneği Başkanı ve Beypazarı hakimi olan Orhan Gazi Ertekin, Selahattin Demirtaş gibi isimlerle yaptığım röportajlarımın da içinde bulunduğu haberler için savcı şöyle diyor: “Üstte başlıkları ve kısa giriş bölümleri yazılan, tamamı 70 nolu klasörde bulunan haberlerin incelenmesinde, haberlerin tamamına yakınının örgüt propagandası olduğu özellikle Türk devletinin, hükümetinin, Başbakanın, yargı sisteminin ve kolluk güçlerinin eleştirildiği, devletin Kürt halkına şiddet ve zulüm yaptığına dair kamuoyu oluşturmaya çalıştığı (…) Gazetecilik faaliyetiyle ilgisi olmayan, tamamen suç teşkil eden mayınlı alanlarda sözde gazetecilik faaliyeti gerçekleştirdiği görülmüştür. (syf. 387)” Bir başka haber değerlendirmesinde de, “Kürt sorunu konusunda çarpıcı değerlendirme” yapmakla suçlanıyorum.

Peki nedir bu ağır suçların bedeli: “Örgüt yöneticiliği” ve 22,5 yıl hapis cezası.

Şimdi sormak istiyorum, hangisi palavra? Beki’nin toplumu kandırma girişimi mi, yoksa CPJ raporu mu?

*Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi'nde tutuklu gazeteci Kenan Kırkaya'nın 11 Kasım tarihli Radikal İki'de yayınlanan yazısı.

Doğrudan gazetecilik çalışmalarından tutuklu” Kenan Kırkaya  iddianamede “sözde gazeteci” olarak tanımlanıyor

Dicle Haber Ajansı (DİHA) Ankara Temsilcisi Kenan Kırkaya, 20 Aralık 2011'de Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) soruşturması gerekçesiyle yapılan kitlesel baskınla gözaltına alınan ve hâlâ tutuklu bulunan onlarca gazeteciden.

Kırkaya, New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi'nin (Committee to Protect Journalists-CPJ) Ekim 2012'da yayınlanan raporunda “doğrudan gazetecilik çalışmalarından dolayı hapiste tutulan” en az 61 gazeteci arasında gösterildi.

CPJ raporunun Kırkaya'ya ayrılan satırları şöyle: “DİHA'nın Ankara temsilcisi Kırkaya, KCK basın komitesinde yöneticilik suçlamasıyla Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunuyor. Yetkililerce iki gizli tanığın ifadesi delil olarak gösterildi. PKK militanlarının kimyasal silahlarla öldürüdüğü iddiaları hakkındaki haber metinleri, Kürt meselesi üzerine makaleler ve hükümeti eleştiren yazılar da gösterilen deliller arasında. Kırkaya'nın PKK lideri Abdullah Öcalan'dan talimatlarla çalışan “sözde gazeteci” olarak tanımlandığı iddianamede, haberlerinin KCK amaçlarına hizmet ettiği ve kamuoyunu manipüle etmeyi hedeflediği ileri sürüldü. Kırkaya yetkililere KCK ile herhangi bir bağlantısı olmadığını söyledi.


Yorum yazın