Ekonomi Gündem

2016’da Türkiye ve dünya ekonomilerini ne bekliyor?

Yazan: Mine Bertan Yılmaz
Yapı Kredi Bankası Başekonomisti Osman Cevdet Akçay, hane halklarının borç yükü nedeniyle büyüme konusunda karamsar olduğunu söylüyor.

Ekonomistler, İstanbul Bilgi Üniversitesi Finansal Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin açılışı kapsamında düzenlenen panelde 2016 beklentilerini aktardı

Dünyanın nereye gittiği konusunda ekonomistlerin ortak düşüncesi özellikle dünya ekonomisinde üretimde önemli yeri olan Çin’deki durgunluğun tüm dünyayı etkileyeceği, dolayısıyla Çin ve diğer gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinin canlı tutulması gerektiği yönünde. Gelişmiş ülkelere mal tedarikinde ucuz girdi sağlanması konusunun çok önemli bir unsur olduğu, Çin ekonomisinin canlandırılması için de piyasaya nakit sermaye girişinin sağlanması gerektiği vurgulanıyor. Çin’de tüketim canlı tutulursa arzın da artacağı ve gelişmiş ülkelere ucuz girdilerin sağlanarak büyümenin arttırılabileceği belirtiliyor. Türkiye açısından ise cari açığın en önemli sebebi ithalat yoluyla karşılanan enerji harcamaları olduğu için özellikle ülkenin en önemli enerji girdisi olan petrol fiyatlarındaki değişim çok büyük önem taşıyor. Diğer taraftan faizlerin arttırılması ile dövizdeki artışın kısmen önlenebileceği, bu yöntemle cari açıktaki büyümenin de bir miktar geriletilebileceği düşünülüyor.

29 Şubat’ta İstanbul Bilgi Üniversitesi Finansal Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (Center for Financial Studies, CEFIS) açılışında düzenlenen panele Yapı Kredi Başekonomisti Osman Cevdet Akçay,  The Bank of New York Mellon, Türkiye Temsilcisi Cihat Takunyacı ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Ege Yazgankatıldı.

Türkiye’deki büyümenin kayıt dışı ekonomi nedeniyle göründüğünden daha büyük olduğu ifade den ekonomistler yabancı yatırımcılar açısından Türkiye güvenli liman olarak görüldükçe sermaye akışının devam edeceği konusunda hemfikir. Ancak mevcut durumda yabancı sermayenin sıcak para olarak (borsa, sermaye piyasaları vb) girdiği ve her an çıkışa hazır halde beklediği belirtiliyor. Yabancı yatırımcıya güven verecek sosyal, politik ve hukuki düzenlemelerin bir an önce yapılmasının ekonominin gelişimi için büyük önem arz ettiği vurgulanıyor. Uzmanlara göre, Türkiye açısından yabancı yatırımcıyı üretim yatırımlarına yönlendirecek cazibenin sağlanması gerekiyor. Mevcut durumda Türkiye, yabancı yatırımcılar için riskli bir piyasa olarak görülüyor.

“Dünya ekonomisinde çok ciddi borçluluk var”

Ege Yazgan, 2008 krizinden bu yana dünya ekonomisinde bir durgunluk yaşandığını ve gelişmekte olan ülkelerde büyüme performansının özellikle Çin ile beraber yavaşlamaya geçtiğini söylüyor. “Şu anda dünyada ekonomisinde çok ciddi bir borçluluk problemi var. Talep yetersizliği öyle bir aşamaya varmış durumda ki dünya gayri safi milli hasılasının dörtte birini taşıyan ülkeler grubu (Avrupa bölgesi, Japonya, İsveç, İsviçre vb), merkez bankalarının bastığı ve üçüncü dünya ülkelerine verdiği paralar için  ‘lütfen gidip kullanın, tekrar bize getirip yatırmayın; tüketiciye, yatırımcıya verin harcasınlar; ekonomi dönsün’ diyor. Ancak talep yetersizliği öyle bir yanardöner ki; bu parayı kullanacak olan hane halklarının bilançoları çok bozuk olduğu için kimse kendisine verilen parayı harcamak istemiyor. Yatırımcılar ve şirketler için de aynı şey geçerli. Son yıla baktığımız zaman sermaye akımlarının tersine döndüğünü görüyoruz.”

Gelişmekte olan ekonomilerden 600 milyar dolar civarında bir çıkış olduğunu söyleyen Yazgan, böyle bir ortamda Türkiye ekonomisine bakıldığında ortaya karamsar bir tablo çıktığını söylüyor. Yazgan, cari açığın yüksekliğine dikkat çekiyor ve ekliyor, “Son dönemde petrol fiyatlarının yavaşlamasından dolayı cari açık biraz düzeldi. 32 milyar dolar kadar bir cari açık verdik ama finansmanına baktığımız kaynağın üçte birinin belirsiz sermayelerden oluştuğunu görüyoruz. İyiydi diyebileceğimiz tek şey geçen yıl bütün politik risklere vb baktığımız zaman, iki tane seçim geçirmiş olmamıza rağmen şu anda ekonomi son çeyrekte yüzde 4 büyüdü. Sanayi üretiminde de aynı şekilde büyüyor. Yani ekonomide bir direnç sürüyor. Bu sene de yüzde 4’e yaklaşamasak bile tahminimce yüzde 3,5 civarında bir büyümeyle 2016 yılını geçirebileceğiz.”

Osman Cevdet Akçay, ABD’nin tek büyüyen ekonomi gibi gözüktüğünü fakat aslında o kadar da rahat olmadığını söylüyor. Bankaların kredi açma iştahı olmadığını ve paranın dolaşım hızında da düşüş yaşandığını söyleyen Akçay, “Yönetim, hane halklarına, ‘tüketin korkmayın, ekonomi düzelecek’ diyor. Fakat hane halklarının aşırı borç  problemleri var. Dolayısıyla onlar da borcu azaltmaya çalışıyorlar. Amerika’da paranın dolaşım hızının aşağıya düşmesi, tüketicinin borçlarını hala azaltamadığını gösteriyor. Amerika’da potansiyel büyüme hızı yüzde 3’lerden yüzde 2’lere gerilemiş vaziyette. Basit büyüme muhasebesi bize şunu söylüyor: Kişi başına üretim nasıl artar? Birincisi, çalışan başına üretimdeki artış hızı önemli. İkincisi, iş gücüne katılım önemli; yani çalışanların çalışabilir nüfusa oranındaki değişim. Üçüncüsü çalışabilir nüfusun toplam nüfusa oranı. Amerika’da bu üç kalem aşağı düşmüş durumda.  Türkiye’de ise son iki kalemin arttığını görüyoruz. Yani iş gücüne katılım oranı ve çalışabilir nüfusun toplam nüfusa oranı artmış. Öbür taraftan sermaye sığlaşması yüzünden çalışan işçi başına düşen sermayenin azalıyor olmasından dolayı iş gücü verimliliği azalmış. Yani iki noktada ilerlerken krizden bu yana verimde aşağı düşüş yaşıyoruz.”

Cevdet Akçay’a göre Türkiye’nin de dünyanın da içine düştüğü bu durumdan çıkması biraz zor görünüyor. Ekonomistler dünya hakkında pek iyimser değilken, hep bir beklenti varken, gerçekleşen büyüme oranları FED’in (Amerikan Merkez Bankası) tahminlerinden hep daha düşük olmuş. Akçay, “FED, ‘Ben iyi olacak’ diyeyim ve buna inandırayım, iyi olsun diye uğraşıyor. Bizim Merkez Bankasının enflasyon hikayesine benziyor.  Tamamen kendi dışındaki sebeplerle yükselmiş enflasyonu aşağı indirmek için tek çaresi ‘merak etmeyin’ diye bir söylem tutturup fiyat belirleyenleri buna inandırabilmek. Ama bu her zaman çalışmıyor. FED’de çalışmadı, Merkez Bankasında da çalışmadı. Başka bir şey yapılabilir miydi? Bence hayır, Merkez Bankası elindekilerle yapabileceğinin en iyisini yaptı fakat yine de enflasyonu durduramadı.”

“Büyüme konusunda karamsarım”

Cevdet Akçay, Türkiye’nin bir adım daha büyümesi konusunda piyasalardan biraz daha karamsar olduğunu, insanların ve şirketlerin tekrar beklemeye geçtiklerini söylüyor. “Sıkıntı zaten vardı ama dayanıklılık eskisine göre çok daha fazla.  İnsanlar yüzde 3,5 oranında bir büyüme olacağı kanaatindeler. Halbuki Türk ekonomisinde sussanız, herkes işini yapsa yüzde 3,5 büyür zaten. Beklentilerimiz şu anda maalesef çok iyi değil ve Merkez Bankası da hiç hak etmediği halde tekmeleniyor.”

“Küreselleşmeden dolayı araçlarımızı devrettik, beklentiyi iyi yönetmeliyiz”

Petrol fiyatı 20 dolara inecek dediğiniz zaman Türkiye’nin coşuyor olması gerektiğini fakat bunun gerçeklemediğini söyleyen Akçay, “Euro dolara karşı değerleniyor. FED faiz arttırdı. Büyüme ve faiz artışı Amerika lehine olduğu halde dolar değer kaybediyor, bunlar kitaba çok aykırı şeyler. Çünkü kitap size normal zaman fiyatlama modu üzerinden anlatıyor. Fakat kriz moduna girdiğinizde kriz modu fiyatlaması devreye giriyor ve esas filtre şu olmaya başlıyor: Nereler fonlanacak? Nereler fonlayacak? Ve o ekonomisi çok kötü durumda olan Avrupa aslında fona ihtiyacı olmayan, fonlayan, yani cari fazlası olan bir bölge. Öyle olduğu için de bu ülkeler sıkıntılı değil.” Akçay, globalleşmeyle birlikte sorunları çözecek araç sayısı büyük ölçüde azaldığı için beklenti ve iletişim kanallarının sadece merkez bankacılar tarafından değil siyasetçiler tarafından da iyi kullanılması gerektiğinin altını çiziyor.

 “Resmi AB adayıyız fakat sivil anayasamız yok”

Akçay, Brezilya ekonomisinin çok kötü durumda olduğunu fakat hukuk reformu meselesini çok önceden hallettiği için yabancı yatırımın krizden etkilenmediğini söylüyor, “Bu ülke ilk defa hukuku kurmak zorunda. Bir sivil anayasa yapmak zorunda. Resmi AB adayıyız ama tarihimizde bir tane sivil anayasa yok. Bu utanç verici bir şey. Aslında sosyal kontratımız yok. Sosyal kontratınız yoksa eğer hakiki bir hukukunuz da yoktur. Hukuk, üzerinde anlaştığınız şeydir ve bugünden yarına değişir.”

“Bankalar kredi veremiyor”

Cihat Takunyacı, Avrupa ve Amerika’da bu kadar çok para olmasına rağmen paranın gitmesi gereken yere gitmemesinin nedeni olarak regülasyon değişiklikleri ve uyum gerekliliklerini işaret ediyor. “Özellikle regülasyon değişiklikleri Türkiye gibi özellikle bankacılık ve kurumsal şirketlerde de geçerli olduğunu düşürsek negatif etkiler doğurmaya başladı. Bankacılık sektörü Türkiye’nin en sağlam halkası. Geçmiş dönemdeki ortalamalar, iş yapma şartları ve sağlamlık bu bilançolara yansıdı ve geldiğimiz şu noktadaki resme göre Türkiye’de bankaların para kazanma konusunda çok ciddi problemleri doğacak. Bankalar bir ülkenin finansmanını sağlar, büyümesinde motordur.  Bu aksarsa negatif sonuçlar doğar, bu yadsınamaz bir gerçek. Buna uygun çözümlerin üretilip üretilmeyeceği önümüzdeki dönemde ne kadar büyüyeceğimizi belirleyecek. Global uyum konusunda ise ülke tartışmaları var. Ülkeler artık birbiriyle anlaşırken belli şartları sağlamaması durumunda hiç iş konusuna gelemez hale geldiler. ABD ve AB yaptırımlarla bazı kararlar alıyorlar ve çalıştıkları şirketlerden bunlara uymalarını bekliyorlar. Bu konularda sizin de ülke olarak aynı çizgide olmanız lazım çünkü entegre olmadığınız anda daha işin başında, kontrat kısmına gelmeden işlem dışında kalıyorsunuz. Dolayısıyla bu da Türkiye için aşılması gereken konulardan biri olacak.”

Dünyada ekonomiyi ve doları kontrol eden kurumların ‘ben faizleri arttıracağım’ kararını bir ay içinde tam tersine çevirmesi durumun ne kadar ciddileştiğinin bir kanıtı olduğunu söyleyen Takunyacı, böyle bir ortamda para, kurum, banka ve ülke yönetmenin çok zor olduğunu belirtiyor. “Mesela Türkiye’nin de içinde olduğu risk grubuna borç vereceksen ona göre belli bir riski göze alman lazım. Bu nedenle diğer ülkelerdeki benzer kuruluşlara yatırım yapılmaya başlandı. Bu da Türkiye’nin performansını etkileyebilir.”

Yorum yazın