Genel

2003: “Yargı bitmiştir…”, 2008: Y-Muhtıra

Yazan: [email protected]

Alper Görmüş Önce kısa bir basın özeti geçeyim, ardından bu yazının asıl derdine geleceğim. Durum kabaca şöyle: Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) hakkında açılan kapatma davasının “hukuk”la değil, “siyaset”le ilişkili bir gelişme olduğunu söyleyip bunun bir “yargı darbesi” olduğunu savunanlar, tahmin edilebileceği gibi bu yeni gelişmeyi de “yargı darbesi”nin bir parçası olarak gördüler. Haberlerini […]

Alper Görmüş

Önce kısa bir basın özeti geçeyim, ardından bu yazının asıl derdine geleceğim.

Durum kabaca şöyle: Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) hakkında açılan kapatma davasının “hukuk”la değil, “siyaset”le ilişkili bir gelişme olduğunu söyleyip bunun bir “yargı darbesi” olduğunu savunanlar, tahmin edilebileceği gibi bu yeni gelişmeyi de “yargı darbesi”nin bir parçası olarak gördüler.

Haberlerini seçerken bu bakış açısından yola çıkan gazeteler genellikle “tavırlı” başlıklarla aktardılar gelişmeyi. Bunların en dikkat çekicilerini şöyle sıralayabiliriz:
Sabah: Yargıçlardan yargıya baskı.
Taraf: Yargıtay’dan darbe denemesi.
Vakit: Sanki CHP bildirisi.
Star: Aynen iade. (Hükümetin karşı bildirisine atfen…)
Zaman: Türkiye yargı sınavından geçiyor.
Radikal:Yargı değil anamuhalefet.
Yeni Şafak: Yargıtay’dan Anayasa Mahkemesi’ne muhtıra.

Bu gazetelerin ortaklaşa üzerinde en fazla durdukları nokta, Yargıtay Başsavcısı’nın hazırladığı iddianamenin “kurumsal” görüşü aksettirdiği şeklindeki gerçekten de tuhaf argümandı. Böylece Yargıtay, kapatma davasının “kapatma” şeklinde tecelli etmesi yönünde oy kullanmış oluyordu.

Bildiriyi, gene tavırlı fakat Yargıtay’a hak veren bir üslupla haberleştiren gazeteleri ve başlıklarını da şöyle sıralayabiliriz:

Vatan: “Dilediğin her şeyi yapamazsın” uyarısı.
Yeniçağ: Son uyarı.
Hürriyet: İçe dışa uyarı.
Cumhuriyet: AKP davasını etkilemek için yapılan saldırılar ülkeyi gerdi. Yargı-yürütme çatışması.

Şu gazeteleri de “tavrı ön plana çıkmayan” gazeteler olarak sıralayabiliriz:

Akşam: Gemileri yaktılar.
Milliyet: Bildiri gerilimi.
Birgün: Yargıdan AKP’ye muhtıra gibi bildiri.
Referans: Kuvvetler çatışması.
Evrensel: Ankara kaynıyor.

Köprülerin altından hangi sular aktı da?

Gazeteler böyle… Fakat benim aklımda başka bir soru var: 2003-2004’teki “Sarıkız” darbesi döneminde “Yargı”dan kesilen umutlar, arada ne oldu da tazelendi ve bugünlere geldik?

Darbe Günlükleri’ni Noktadergisinde yayımladığımızda ilgimi en fazla çeken tespitlerden biri de, yargıya duyulan güvensizlikti. Belki Tayyip Erdoğan’ın tahliye edilmesinden sonra yargılandığı davalardan beraat edip yeniden siyasete dönmesinin de payı vardı bunda ama, bu duygu, “yüksek yargı”ya güvensizliği açıklayamazdı; çünkü Erdoğan’la ilgili kararlar oralarda değil daha alt kademelerdeki mahkemelerde alınmıştı. Zaten Günlükler’de yargıya karşı dile getirilen yaklaşımlar asıl “ideolojik” bir ton taşıyordu.

Bunlardan birini aktarayım… 3 Aralık 2003’te yapılan ve kuvvet komutanlarının yanı sıra bazı orgeneral ve oramirallerin de katıldığı bir toplantıda, bir orgeneralin görüşleri Günlükler’e şöyle yansımıştı:

“Halka bazı şeyleri açıkça anlatmalıyız. Yazarlar ve önemli kişiler ile temasa geçerek ‘Eğer demokrasiyi korumak istiyorsanız biz sizinleyiz’ diye mesaj vermemiz lazım. Yargı bitmiştir. Yargıdan medet ummamalıyız. Ama yargıyı eski rayına oturtmak için destek vermeliyiz. Doğal müttefiklerimiz, üniversiteler ve sendikalardır. Bu kurumlar bizlerden işaret beklemektedirler.”

2003’te “zinde kuvvetler”in bittiğini ilan ettiği yargı, 2008 Mayıs’ında devletin en “zinde” kuvvetlerinden biri olarak karşımızda…
Yargıyı eski rayına oturtmak için verilen destekler epey işe yaramış görünüyor.

Yorum yazın